We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
I can't tell Tom and his younger brother apart.
- Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
It's a way to make a little extra on the side.
- Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
The service charge is extra.
- Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
You have to remain detached.
- Ayrı kalmak zorundasın.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
Our teacher also said that her wedding wouldn't be the same as other people's; we asked how it would be different, but she didn't say.
- Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi.
Tom and Mary left through different doors.
- Tom ve Mary farklı kapılardan ayrıldı.
She finally decided to separate from her husband.
- O sonunda kocasından ayrılmaya karar verdi.
I keep this bottle separate from all the others.
- Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
The exam was divided into two parts.
- Sınav iki bölüme ayrıldı.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The buses in Montgomery were segregated.
- Otobüsler Montgomery'de ayrıldı.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Dogs can't distinguish between colors.
- Köpekler renkler arasında ayrım yapamazlar.
Can't we just agree to disagree?
- Fikir ayrılığında uzlaşamaz mıyız?
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
Diplomats are allowed various privileges.
- Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
- Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
Don't leave out a single detail.
- Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.