Take your time, folks.
- Acele etmeyin, arkadaşlar.
Where are Tom's folks?
- Tom'un arkadaşları nerede?
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
Mike and Ken are friends.
- Mike ve Ken arkadaşlar.
Tom and Mary have been friends since they were kids.
- Tom ve Mary çocukluklarından beri arkadaşlar.
Tom and I have been good friends since we were kids.
- Tom ve ben çocukluğumuzdan beri iyi arkadaşlarız.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
Tom sat at the bar drinking with his buddies.
- Tom arkadaşlarıyla içki içerken barda oturdu.
All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company.
- Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.
I really enjoy your company.
- Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.
Batman is friends with Robin.
- Batman, Robin ile arkadaştır.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
He's my old drinking buddy.
- O benim eski içki arkadaşım.
Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
- Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
He is my working mate.
- O benim iş arkadaşımdır.
They're buddies from my technical school.
- Onlar benim teknik okuldan arkadaş.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
I halved the money with my pal.
- Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.
I would like to be your pen pal.
- Mektup arkadaşın olmak istiyorum.
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve, benim şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine , onlar ciddi kaldılar.
He was angered by the murder of their comrades.
- O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
The young man bade farewell to his comrades and relatives.
- Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.
He was a good fellow at heart.
- Kallben iyi bir arkadaştır.
He seems to be a nice fellow.
- O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.
I don't associate with people like Tom.
- Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.
He is a close friend of my brother.
- Erkek kardeşimin yakın bir arkadaşıdır.
She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.
My parents are familiar with her friend.
- Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşlarız.
I advise you not to keep company with Tom.
- Tom'la arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
He is not very good company.
- O, çok iyi bir arkadaş değildir.
Would either of you be interested in going on a blind date with one of my friends?
- Herhangi biriniz arkadaşlarımdan biriyle çıkmakla ilgilenir misiniz?
I have a date tonight with an old girlfriend.
- Bu gece eski bir kız arkadaşımla bir buluşmam var.
I pardoned my friend for his poor manners.
- Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.
Tom doesn't have a partner.
- Tom'un bir hayat arkadaşı yok.
When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
- Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.
Go and speak to my colleague.
- Git ve iş arkadaşımla konuş.
His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.
- Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.
You're a mighty good feller.
- Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.
He's a smart little feller.
- O zeki küçük bir arkadaştır.
Mac is my friend. He likes dogs very much.
- Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
Tom and his friends all have Macbooks.
- Tom ve arkadaşlarının hepsinin MacBookları var.