çarpıcı

listen to the pronunciation of çarpıcı
Türkisch - Englisch
striking

Who is this strikingly handsome young man? - Bu çarpıcı biçimde yakışıklı genç adam kim?

There was a striking resemblance between them. - Onlar arasında çarpıcı bir benzerlik vardı.

conspicuous
dramatic

The situation has changed dramatically. - Durum çarpıcı bir biçimde değişti.

Medical science has made a dramatic advance. - Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.

flashy
salient
striking, impressive, compulsive, dramatic, conspicuous, devastating
showy
devastating
blazing
intense
stunning

The building is absolutely stunning. - Bina kesinlikle çarpıcı.

The choreographer created a stunning dance routine. - Koreograf çarpıcı bir dans rutini yarattı.

impressive
telling
spectacular
(Bilgisayar,Matematik) multiplier
heady
starkly
çarpıcı bir biçimde
conspicuously
çarpıcı biçimde
flashily
çarpıcı kimse
thumper
çarpıcı söz
slogan
çarpıcı çekim
flash
çarpıcı şey
thumper
çarpıcı şey
kayo
çarpıcı şey
dynamite
çarp
impinge
frekans çarpıcı
frequency multiplier
sıklık çarpıcı
frequency multiplier
çarp
strike

Then what is love? A disease which can strike people at any age. - Öyleyse aşk nedir? İnsanları herhangi bir yaşta çarpabilen bir hastalıktır.

If we don't take the threat of meteor strikes seriously, we'll all die. - Meteor çarpması tehdidini ciddiye almazsak hepimiz öleceğiz.

çarp
multiply

To find degrees in centigrade, subtract 32 from the Fahrenheit temperature, then multiply by 5/9. - Santigrat dereceyi bulmak için, fahrenhayt ısıdan 32 çıkar, sonra 5/9 ile çarp.

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

çarp
{f} bang

He banged the door in anger. - O, öfkeyle kapıyı çarptı.

The door closed with a bang. - Kapı bir çarpma ile kapandı.

çarp
{f} throb
çarp
{f} multiplying
çarp
{f} pulsating
çarp
multiply by
çarp
pulsate
çarp
hit against
çarp
{f} stub

The thief stubbed his toe on the door. - Hırsız ayak parmağını kapıya çarparak incitti.

çarp
{f} bump

Tom bumped into a Mary on his way to school. - Tom okula giderken Mary diye birine çarptı.

The truck bumped into our car. - Kamyon arabamıza çarptı.

çarp
{f} crashing

Tom closed his eyes and listened to the sound of the waves crashing on the beach. - Tom gözlerini kapadı ve sahile çarpan dalgaların sesini dinledi.

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

çarp
collide with
çarp
{f} butt
çarp
{f} stricken
çarp
crash

Tom says he saw who crashed into Mary's car. - Tom Mary'nin arabasına kimin çarptığını gördüğünü söylüyor.

The car crashed into the truck. - Araba, kamyona çarptı.

çarp
multiplied

3 multiplied by 5 is 15. - 3, 5 ile çarpılırsa 15'tir.

elektronik çarpıcı
(Bilgisayar,Teknik) electronic multiplier
sayısal çarpıcı
digital multiplier
çarp
pulse
çarp
smite
çarp
multiplyby
çarp
smote
çarp
warp

I think videogames are warping our kids minds. - Ben video oyunlarının çocuklarımızın kafalarını çarpıttığını düşünüyorum.

The door frame is warped and the door won't close properly. - Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.

çarp
smitten
Türkisch - Türkisch
Etkili
Etkili bir biçimde: "Ne kadar küçük olursa olsun, bu ona pek çarpıcı ve aydınlatıcı geliyordu."- T. Buğra
çarpıcı
Favoriten