düzleşme

listen to the pronunciation of düzleşme
Türkçe - İngilizce
becoming smooth, flat, or level
ling. unrounding
flattening
unrounding
delabialisation
düz
smooth

If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day. - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

düz
plain

I'm just a plain old office worker. - Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

düz
straight

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

Also Felicja has blonde straight hair. - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

düz
flat

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

düz
{s} even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

düzleşmek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

The plane rose sharply before leveling off as it left the coast. - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzleşmek
to become straight
düzleşmek
to become smooth, become flat, become level
düzleşmek
even out
düzleşmek
ling. to become unrounded
düzleşmek
flatten out
düzleşmek
flatten
düzleşmek
to flatten, to become smooth, to become level, to become straight
düzleşmek
become smooth
düzleşme