The opening statement went smoothly.
 - Açılış konuşması düzgünce gitti.
I think that will go smoothly.
 - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
She wore a plain blue dress.
 - O, düz mavi bir elbise giydi.
I'm just a plain office worker.
 - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads.
 - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.
Also Felicja has blonde straight hair.
 - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
This child believes that the earth is flat.
 - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
He gave me a flat answer.
 - O bana düz bir cevap verdi.
Tom has been calling me regularly every evening.
 - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
 - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
 - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
 - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
I can't think straight right now.
 - Şu anda düzgün düşünemiyorum.
Rightists often dislike regulatory legislation.
 - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
 - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
 - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Go straight on, and you will find the store.
 - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
We were arguing on different planes to the last.
 - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
 - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The toilet doesn't flush properly.
 - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
 - Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
 - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
 - Plakalar nerede düzenlenmiş?