blind teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- kör
Kör bir sincap bile bazen bir meşe palamudu bulur.
- Even a blind squirrel finds an acorn sometimes.
Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- They say love is blind.
- {f} kör etmek
- {f} göz kamaştırmak
- kapatmak
- anlamamakta direnen
- {s} okunaksız
- kör etmek körleştirmek
- gözden uzak
- âmâ
Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
- Love isn't blind, but it's often stupid.
Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
- Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- {s} anlayışsız
- dili sarhoş
- çıkmaz körü körüne olan
- perde
- {s} saçma
- (yol) çıkmaz
- körleştirmek
- sokur
- güneş kırıcı
- şuursuz
- basiretsizlik
- {f} gözünü almak, kamaştırmak
- {i} çoğ. jaluzi
- zilzurna
- çıkmaz
Biz çıkmaz bir sokaktayız.
- We're in a blind alley.
- köreltmek
- körelmek
- basiretsiz
- körletmek
- güneşlik
O, güneşlikleri kapattı.
- She pulled down the blinds.
O, güneşlikleri kapattı.
- She pulled the blinds down.
- {i} İng. stor
- {s} çıkmaz (sokak)
- {s} açmayan (çiçek)
- {i} avcıların avlarından
- (Tekstil) matlaşmak
- {i} bahane
- {f} körleştir
- {i} stor
- abajur
- {f} saklamak
- {s} görmeyen
- {i} alem
- {i} jaluzi
Tom jaluzileri açtı ve manzaraya baktı.
- Tom opened the venetian blinds and looked out at the view.
Bütün jaluziler kapalıydı.
- All the blinds were closed.
- {s} düşüncesiz
- sağır
Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.
- Helen Keller was blind, deaf and dumb.
O kör sağır ve dilsizdi.
- She was blind, deaf, and mute.
- {f} hızlı sürmek
- {s} gizli
- dikkatsiz
- kavrayışsız
- nedensiz
- görmez/anlamaz hale getirmek
- amaçsız
- görünmez
- denetimsiz
- {i} pusu
- pencere storu
- panjur
Pencereleri kilitle ve panjurları kapat.
- Lock windows and close blinds.
Pencereleri kilitleyin ve panjurları kapatın.
- Lock windows and close blinds.
- göz almak
- gözsüz
- görmez
O onu görmezden geldi.
- He turned a blind eye to him.
- blindness
- {i} körlük
O şeker hastasıdır ve körlükten muzdariptir.
- He is diabetic and suffers from blindness.
- blindly
- körü körüne
Körü körüne patronuna uyma.
- Don't obey your boss blindly.
- blinds
- panjur
Pencereleri kilitleyin ve panjurları kapatın.
- Lock windows and close blinds.
Tom panjurları kapattı.
- Tom closed the venetian blinds.
- blind man's buff
- Körebe oyunu
- blind trust
- Kör fon: Bir kişinin yatırımlarının, parasının nereye yatırıldığı, nasıl değerlendirildiği konusunda hiç bir bilgisi olmaksızın yönetimine ilişkin, aracı bir şirketle yapılan mali bir düzenleme veya anlaşma
- blind alley
- açmaz
- blind alley
- çıkmaz
Biz çıkmaz bir sokaktayız.
- We're in a blind alley.
- blind arcade
- (Arkeoloji) körkemer dizisi
- blind arch
- sağır kemer
- blind arch
- kör kemer
- blind arch
- yalancı kemer
- blind area
- (Bilgisayar,Teknik) gölgeli bölge
- blind bend
- kör viraj
- blind bung
- kör tapa
- blind cap
- kör başlık
- blind cap
- tapa
- blind cap
- kör tapa
- blind cover
- (Mekanik) kör kapak
- blind dam
- dip savaksız baraj
- blind drunk
- (Argo) çakırkeyif
- blind drunk
- kör kütük sarhoş
- blind drunk
- yüklü
- blind drunk
- zilzurna sarhoş
- blind drunk
- dut gibi
- blind drunk
- (Argo) kafası dumanlı
- blind faith
- kör inanç
- blind firing
- (Askeri) kör atış
- blind frame
- kör kasa
- blind grip
- perde tutamağı
- blind hinge
- gizli menteşe
- blind inlet
- (Tarım) kör methal
- blind joint
- gizli geçme
- blind nail
- gizli çivi
- blind nut
- başlık somunu
- blind plug
- kör tapa
- blind pore
- (Gıda) kör gözenek
- blind rail
- kör ray
- blind riser
- (Mekanik) kör oluk
- blind rivet
- gizli perçin
- blind rivet
- ham perçin
- blind scat
- görüşü kısıtlı koltuk
- blind scat
- kör koltuk
- blind shaft
- (Jeoloji) kör kuyu
- blind side
- (Dilbilim) bir insanın zayıf tarafı
- blind side
- (Dilbilim) duyarlı noktası
- blind side
- (Dilbilim) zaaf
- blind side
- (Dilbilim) bir kişinin zayıf yönü
- blind side
- zayıf yön
- blind side
- zayıf taraf
- blind side
- (Dilbilim) kişiliğinin zayıf yanı
- blind stope
- kör stop
- blind street
- çıkmaz sokak
- blind study
- kör araştırma
- blind tenon
- kör delik zıvana dili
- blind tenon
- kör zıvana
- blind test
- (Bilgisayar,Teknik) gözü kapalı sınama
- blind to
- (Dilbilim) görmemek
- blind to
- (Dilbilim) farkında olmamak
- blind to
- (Dilbilim) bilmemek
- blind to
- (Dilbilim) kör olmak
- blind worm
- (Hayvan Bilim, Zooloji) kör kertenkele
- blind zone
- (Jeoloji) kör zon
- blind alley
- çıkmaz sokak
- blind alley
- sonucu umutsuz iş
- blind arcade
- sağır sıra kemer
- blind archway
- körkemer
- blind copy
- mektup kopyası
- blind cultivation
- ön çapa
- blind date
- tanışma randevusu
Tom tanışma randevusuna gitti.
- Tom went on a blind date.
Onlar bir tanışma randevusunda tanıştı.
- They met on a blind date.
- blind date
- (kız ve erkek) ilk buluşma/görüşme
- blind drain
- kuru dren
- blind flange
- kör flanş
- blind floor
- kör döşeme
- blind flying
- kör uçuş
- blind flying instrument
- kör uçuş aleti
- blind flying landing
- kör uçuş inişi
- blind flying panel
- kör uçuş borda levhası
- blind gut
- körbağırsak
- blind hole
- kör delik
- blind landing equipment
- kör iniş techizatı
- blind landing system
- kör iniş sistemi
- blind man's buff
- körebe
Körebe oyunu oynayalım.
- Let's play a game of blind man's buff.
- blind person
- kör
- blind shaft
- dahili kuyu
- blind shaft
- içkuyu
- blind spot
- kör nokta
Araba kullanırken, kör noktaya dikkat etmeniz gerekir.
- When driving a car, you must pay attention to the blind spot.
- blind spot
- gözdeki kör çekit
- blind valley
- kör vadi
- blind valley
- kör koyak
- blind aproach beacon system
- kör yaklaşma bikin sistemi
- blind date
- tanımadığı biriyle çıkma
- blind dates
- kör tarihleri
- blind flange
- Kör tapa
- blind fold
- kör kat
- blind folded
- kör katlanmış
- blind fury
- kör öfke
- blind gamble
- kör bahis
- blind impulse
- ani ve düşüncesiz içgüdü, davranış
- blind leading the blind
- kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz
- blind man's bluff
- körebe
- blind out
- kör dışarı
- blind people
- kör insanlar
- blind rage
- kör öfke
- blind referee
- Kör insanların kullanımı için tasarlanmış, genellikle siyah-beyaz çizgili bir üst giysi, bir güneş gözlüğü ve bastondan ibaret set
- blind spots
- kör noktalar
- blind-ore
- çıkmaz
- blind algorithm
- gozu kapali algoritma
- blind alley
- sonu olmayan şey
- blind alley
- (deyim) sonucu ümitsiz görünen iş
- blind alley occupation
- yükselme olanağı olmayan iş
- blind arcade
- (Mimarlık) sağır kemerleme körkemer dizisi
- blind arch
- (Mimarlık) kör kemer sağır kemer yalancı kemer
- blind as a bat
- kör
O, bir yarasa kadar kör.
- He's as blind as a bat.
Tom bir yarasa kadar kör.
- Tom is as blind as a bat.
- blind as a bat
- tamamen kör
- blind as a bat
- {k} kör gibi
- blind bombing zone
- (Askeri) KÖR BOMBALAMA SAHASI: Hava harekatına imkan vermek maksadıyla tesis edilmiş ve dost kuvvetlerin harekatı veya muhtemel taarruzu ile kayıtlı bulunmayan sınırlanmış (kara, deniz, hava) saha
- blind circuit
- (Askeri) KÖR DEVRE: Yalnız bir tarafla, bir istikamette muhabere yapabilen devre
- blind coal
- antrasit
- blind date
- (deyim) a blind date ( genellikle go on /have/meet on ...) birbirini tanımayan bir erkekele kadının tanışmaları için ayarlanmış randevu
- blind date
- tanımadan buluşulan kimse
- blind date
- önceden tanışılmayan biriyle eğlence yeri, lokanta v.b.'ne gitme
- blind drain
- (Tarım,Teknik) taş dolgu dren
- blind drunk
- körkütük sarhoş
- blind drunk
- küfelik
- blind drunk
- sarhoş
- blind entry
- (Ticaret) hileli yevmiye maddesi
- blind equalizer
- gozu kapali denklestirici
- blind firing
- (Askeri) KÖR ATIŞ: Hedefi görmeden yapılan atış
- blind flight
- kör uçuş
- blind floor
- kördöşeme
- blind flying
- (Askeri) KÖR UÇUŞ: Bir çeşit aletli uçuş. Bu uçuşun, esas aletli uçuştan farkı, sadece karanlık, sis veya bulut yüzünden etrafı görmek mümkün olmadığı zaman yapılmasıdır
- blind hole
- kördelik
- blind in one eye
- bir gözü kör
- blind in one eye
- tek gözü kör
- blind love
- ihtiraslı aşk
- blind man's buff
- (isim) körebe
- blind spot
- (Havacılık) kör saha
- blind spot
- (Anatomi) (retinada) kör nokta
- blind spot
- (Anatomi) mariotte lekesi
- blind spot
- kendi önyargısının insanı anlamaktan engellediği konu
- blind spot
- (Tıp) Optik sinirlerin retinadan çıktığı nokta, kör nokta
- blind spot
- (deyim) önyargı ,bilgisizlik gibi nedenlerle birini/bir şeyi anlayamama /kabul edememe ,objektif veya makul düşünememe
- blind spot
- (Anatomi) kör nokta (retinada)
- blind spot
- anlaşılmayan nokta
- blind stitch
- gizli dikiş
- blind test
- gozu kapali sinama
- blind text
- gizli bilgi, gizli metin
- blind transmission
- (Askeri) KÖR GÖNDERME: Alınacağı veya cevap verileceği umulmaksızın haber gönderme
- blackout blind
- karartma perdesi
- unconditional
- {s} koşulsuz
Fadil, Dania'yı koşulsuz olarak sevdi.
- Fadil loved Dania unconditionally.
Koşulsuz desteğimize sahipsiniz.
- You have our unconditional support.
- unconditional
- {s} şartsız
Şartsız bir aşk, zorlana olmayan aşkdır.
- An unconditional love is love without coercion.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
- blinded
- sarhoş
- blinding
- körleştirerek
- blinding
- körleştirmek
- blinding
- (Tıp) körleme
- blindly
- kör gibi
- blindly
- körcesine
- blindness
- anlayışsızlık
- blindness
- (Tıp) ama
- blinds
- jaluzi
Sami jaluzileri açtı.
- Sami opened the blinds.
Bütün jaluziler kapalıydı.
- All the blinds were closed.
- blinder
- alem