belirlilik

listen to the pronunciation of belirlilik
Türkçe - İngilizce
certainty
determinism
specificity
definiteness
determinacy
belirli
significant
belirli
{s} definite

There is a definite time to return the book. - Kitabın geri dönüşü için belirli bir zaman yoktur.

In Esperanto there is no indefinite and only one definite article. - Esperantoda belirsiz artikel yoktur ve sadece bir tane belirli artikel vardır.

belirli
specific

I've heard that it is best to always feed your dog at a specific time every day. - Köpeğinizi her gün belirli bir zamanda beslemenin en iyisi olduğunu duydum.

Tom didn't mention specific dates. - Tom belirli tarihlerden söz etmedi.

belirli
certain

The third star belonged to a certain king. - Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.

This book has a certain value. - Bu kitap belirli bir değere sahiptir.

belirli
particular

That particular person would run. - Şu belirli kişi çalışacaktı.

I have nothing particular to do now. - Şimdi yapacak belirli bir şeyim yok.

belirlilik eşiti
(Ticaret) certainty-equivalent
belirlilik eşitliği
(Ticaret) certainty-equivalent
belirli
precise
belirli
concrete
belirli
discrete
belirli
(Gıda) explicit function
belirli
limited
belirli
(Ticaret) settled
belirli
determinateness
belirli
acquired
belirli
notable
belirli
firm
belirli
slipt
belirli
determinate
belirli
stated
belirli
set

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

I set myself realistic goals. - Kendime gerçekçi hedefler belirliyorum.

belirli
unambiguous
Belirli
given

The more people buy a given item of merchandise, the higher its price. - İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.

belirli
certain to
belirli
determined, certain, definite, particular
belirli
definitive
belirli
clear
belirli
prescribed
Türkçe - Türkçe
Belirli olma durumu
Belirli
makul
belirli
Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen
belirli
Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen: "Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı."- E. Bener