Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.
- She'd just begun to read the book when someone knocked on the door.
1812 Savaşı başlamıştı.
- The War of 1812 had begun.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
- I think I have to begin working on my homework.
O, bize başlamak için sinyal verdi.
- He gave us the signal to begin.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
- The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
Başlamaya hazır mısın?
- Are you ready to begin?
In the beginning God created the heaven and the earth.
- In the beginning God created the heavens and the earth.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
... mankind has begun to settle down. ...
... we've begun to fight our way back. ...