Bu insanlar önyargılı.
- These people are prejudiced.
Kadın sürücülere karşı önyargılıydı.
- He was prejudiced against women drivers.
Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
- Sami's vision was severely impaired.
Çocukluğunda ne yaparak harcadığın zaman hayatının geriye kalanını etkiler.
- What you spend time doing in your childhood affects the rest of your life.
İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
- The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
Önerilen kanun esasen kusurludur.
- The proposed law is fundamentally flawed.
Önerilen kanun önemli ölçüde kusurlu.
- The proposed law is significantly flawed.