She gave him mixed signals.
- O, ona karışık sinyaller verdi.
Our feelings towards him are mixed.
- Ona karşı duygularımız karışık.
It isn't complicated at all.
- Hiç de karışık değil.
I have a complicated matter I want to discuss with you.
- Seninle görüşmek istediğim karışık bir sorunum var.
Things are always more complex than we think.
- Olaylar hep düşündüğümüzden daha karışık.
Tom is completely confused.
- Tom tamamen kafası karışık.
They are confused, aren't they?
- Onların kafası karışık, değil mi?