öfkeli

listen to the pronunciation of öfkeli
Türkçe - İngilizce
angry

The angry mob attacked the building. - Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.

Why are you so angry? - Neden bu kadar öfkelisin?

in a pet
ireful
wrathful
incensed

She was somehow incensed against me. - Her nedense bana karşı öfkeliydi.

white-hot
inflamed
enraged
with his hackles up
heated
waxy
ill-conditioned
red hot
spunky
purple in the face
pissed off [sl.]
hot-blooded
vehement
furious

Colorless green ideas sleep furiously. - Renksiz yeşil fikirler öfkeli bir şekilde uyur.

Colorless green ideas sleep furiously. - Renksiz yeşil fikirler öfkelice uyur.

dyspeptic
furious, angry, mad, irate
rabid
indignant

Mike wore an indignant look. - Mike öfkeli bir görüntü takındı.

She was indignant when I said she was lying. - Yalan söylediğini söylediğimde o öfkeliydi.

bristly
snotty
sore

You're not still sore, are you? - Hâlâ öfkeli değilsin, değil mi?

rampant
frantic
vitriol
irritated

Tom looked irritated. - Tom öfkeli görünüyordu.

surly
frenzied
huffy
hotheaded
{i} glowering
savage
snappish
pissed off
exasperated
irate
splenetic
hot headed
hot blooded
raging

He's raging because his wish hasn't been granted. - Onun isteği yerine getirilmediği için o öfkeli.

ill conditioned
spunk
whitehot
exasperate
rampageous
shorttempered
bristle
{s} wrathy
white hot
{s} wrought up
{s} wroth
redhot
öfke
anger

Her voice was quivering with anger. - Onun sesi öfkeden titriyordu.

He could no longer contain his anger. - O artık öfkesini tutamadı.

öfke
rage

The child is helpless in his rage. - Çocuk öfkesinde çaresizdir.

Have you heard of the rage of the Son of Heaven? - Cennetin Oğlunun öfkesini duydun mu?

öfkeli bakmak
glower
öfkeli olmak
be in a paddy
öfkeli olmak
be in a wax
öfkeli sözler
hot words
öfkeli öfkeli
angrily
öfke
{i} fury

Tom's sadness quickly turned to fury. - Tom'un üzüntüsü hızla öfkeye döndü.

Music gives sound to fury, shape to joy. - Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.

öfke
indignation
öfke
temper

Cathy has a hot temper. - Cathy'nin öfkesi var.

He couldn't hold his temper any longer. - O artık öfkesini tutamadı.

öfke
{i} exasperation
öfke
pet
öfke
{i} ire
öfke
{i} huff
öfke
irritation
öfke
vehemence
öfke
dander
öfke
storm

Tom stormed into his office and slammed the door. - Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.

The storm remitted its fury. - Fırtına onun öfkesini azalttı.

öfke
huffiness
öfke
berserker rage
öfke
flare
öfke
sound and fury
öfke
frenzy
öfke
passion
öfke
bate
öfke
heat
öfke
displeasure

A frown may express anger or displeasure. - Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.

öfke
paddy
öfke
flare up
öfke
choler
öfke
wax
öfke
spunk
öfke
dudgeon
öfke
wrath
öfke
steam
öfke
anger, rage, fury
öfke
fume
öfke
pash
öfke
paddywhack
öfke
exasperate

Sami was exasperated by Layla's behavior. - Sami, Leyla'nın davranışlarından öfkelendi.

öfke
(Tekstil) distaff
öfke
furiousness
Türkçe - Türkçe
Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli, gazup
Öfkelenmiş, kızgın, hiddetli, gazup: "Meydan okuyan öfkeli bekleyiş karşısında sustum."- H. E. Adıvar
gazup
furioso
öfke
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap
öfke
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap: "Eve gelinceye kadar hiç öfkesi kalmadı."- Ö. Seyfettin
öfkeli