yayıl

listen to the pronunciation of yayıl
Türkçe - İngilizce
spread over
encroach on
loll
{f} spread

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

The fire had spread to the next building before the firemen came. - İtfaiye gelmeden yangın sonraki binaya yayıldı.

{f} sprawling

Layla lived on a sprawling ranch. - Leyla geniş bir alana yayılan bir çiftlikte yaşıyordu.

become suffused
deploying
sprawl

Urban sprawl is environmentally damaging. - Kentsel yayılım çevresel olarak zarar verir.

Layla lived on a sprawling ranch. - Leyla geniş bir alana yayılan bir çiftlikte yaşıyordu.

yay
spring
yay
bow

In Japan, bowing is common courtesy. - Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.

The Indians fought with bows and arrows. - Kızılderililer yaylarla ve oklarla savaştılar.

yay
longbow
yay
(Bilgisayar) stretch
yay
string

A violin is a stringed instrument. - Keman, yaylı bir enstrümandır.

Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet. - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.

yay
(Bilgisayar) expand

The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand. - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.

yay
release

The Steve Miller Band released a new album in June of 2010. - Steve Miller Band, 2010'un Haziranında yeni bir albüm yayınladı.

Why was this news released? - Bu haber neden yayımlandı?

yay
{f} disseminated
yay
volute spring
yay
{f} spreading

She tried to prevent the rumor from spreading. - O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.

The rain kept the fire from spreading. - Yağmur yangının yayılmasını engelledi.

yay
disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yay
spread

Heat was spread throughout the room by the electric stove. - Isı odanın her tarafına elektrik sobasıyla yayıldı.

We should check the spread of the disease. - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.

Yay
Sagittarius
Yay
Archer
Yay
astrology Sagittarius, the Archer
yay
arch
yay
coil
yay
arc

The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice. - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.

yay
spring; string
yay
coil spring
yay
bow; arch; spring; arc
yay
emit

Flesh does not emit light... or does it? - Ten ışık yaymaz... ya da yayar mı?

The motor overheated and is now emitting smoke. - Motor hararet yaptı ve şimdi duman yayıyor.

İngilizce - İngilizce
Türkçe - Türkçe

yayıl teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Yay
Zodyak üzerinde, Akrep ile Oğlak arasında bulunan burç
Yay
keman
Yay
(Osmanlı Dönemi) ŞESİB
Yay
(Osmanlı Dönemi) KAVS
Yay
(Osmanlı Dönemi) HINYE
Yay
zemberek
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç: "Karınları hallaç yayından kopup fırlamış gibi beyaz."- R. H. Karay
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç
yay
Kayseri ilinde, bir çok kuş türünü barındıran bir göl
yay
Bir eğriden alınan parça(geo.)
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk. Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Zodyak üzerinde Akrep ile Oğlak arasında bulunan burcun adı
yay
Bir eğriden alınan parça
yay
Yaz mevsimi
yay
Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Keman, viyolonsel gibi çalgılarda, titreşim yoluyla ses çıkarmaya yarayan parça
yay
Zenberek
İngilizce - Türkçe

yayıl teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

yay
bu kadar
yay
oleyy! yaşasın! sevinç belirtisi