There are errors in this phone bill.
- Bu telefon faturasında yanlışlıklar var.
I entered someone else's room by mistake.
- Ben yanlışlıkla başka birinin odasına girdim.
I think there's a mistake in my bill.
- Faturamda bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.
- Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
If you see a mistake, then please correct it.
- Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.
I took his umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
I'm afraid you have dialed a wrong number.
- Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
There are errors in this phone bill.
- Bu telefon faturasında yanlışlıklar var.
I thank you sincerely for having shown me the errors.
- Bana yanlışlarımı gösterdiğin için sana içtenlikle teşekkür ederim.
He broke the machine by using it incorrectly.
- O, yanlış kullanarak makineyi bozdu.
Cross out the incorrect words.
- Yanlış kelimeleri çiziniz.
It seems that the news was false.
- Haber yanlışmış gibi görünüyor.
She was disqualified from the race for two false starts.
- O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi.
I took his umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
His data is often inaccurate.
- Onun verileri genellikle yanlıştır.
The wall clock of the living room is inaccurate.
- Oturma odasının duvar saati yanlış.
Nothing could be more misguided.
- Hiçbir şey daha yanlış yönlendirilmiş olamazdı.
Something amiss was going on.
- Yanlış bir şeyler oluyordu.
Something seemed amiss.
- Bir şey yanlış görünüyordu.
Some bugs were fixed.
- Bazı yanlışlar düzeltildi.
Two wrongs do make a right.
- İki yanlış bir doğru eder.
Two wrongs don't make a right.
- İki yanlış bir doğru etmez.
Tom said that he did nothing wrong and that it wasn't his fault.
- Tom yanlış bir şey yapmadığını ve bunun onun hatası olmadığını söyledi.
With all his faults, he is respected by everybody.
- Tüm yaptığı yanlışlarına rağmen, herkes tarafından saygı duyulur.
Your policy is mistaken.
- Senin politikan yanlış.
Tom is often mistaken for a student.
- Tom sık sık yanlışlıkla bir öğrenciye benzetilir.
The letter was wrongly addressed.
- Mektuba yanlış adres yazılmıştı.
I formulated it wrongly.
- Onu yanlış şekilde formüle ettim.
The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
- Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.