Müzik tüm insanlar tarafından anlaşılan bir dildir.
 - Music is a language understood by all humans.
O kolayca anlaşılmak için yeterince açık konuşur.
 - She speaks clearly enough to be easily understood.
Anlaşılmak için bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmana gerek yok.
 - You don't need to sound like a native speaker to be understood.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
 - Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Kolayca anlaşılabilir olduğu için bu tür kitapları okuyun.
 - Read such books as can be easily understood.
Osaka lehçesini anlamak zordur.
 - It's hard to understand the Osaka dialect.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
 - No cultural background is necessary to understand art.
Tom, Fransızca'yı daha iyi anlamak istiyor.
 - Tom would like to understand French better.
Bilmek, anlamakla aynı değildir.
 - Knowing is not the same as understanding.
Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
 - Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
 - Understanding you is really very hard.
Hiç kimse beni anlamıyor.
 - No one understands me.
Herkes tarafından anlaşılmak kolay değildir.
 - It is not easy to be understood by everybody.
Kadınlar anlaşılmak değil, sevilmek ister.
 - Women are meant to be loved, not to be understood.
I understand that you have information for me.
... That work could be understood as a kind of provision of a ...
... ancillary copyright, which can be roughly understood as if ...