Ben bir anlamda asabiyim.
- I am nervous in a sense.
Söylediğinin anlamı yok.
- What you are saying does not make sense.
Tom koku alma duyusunu kaybetti.
- Tom lost his sense of smell.
Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
- I have no sense of direction so I always travel with a compass.
Köpekbalıkları kanı algılayabilir.
- Sharks can sense blood.
Onun keskin bir iş algısı var.
- She has a keen business sense.
Tom Mary'nin acı çektiğini hissetti.
- Tom sensed that Mary was in pain.
Garip bir şey hissetmiş olmalı.
- She must have sensed something odd.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Tom'un modern resim için estetik duygusu vardır.
- Tom has an aesthetic sense for modern painting.
Tom Mary'nin sağduyudan yoksun olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks Mary lacks common sense.
Tom Mary'nin ondan yapmasını istediğini yapmak için oldukça çok fazla sağduyuya sahiptir.
- Tom has way too much common sense to do what Mary's asking him to do.
Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
- Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
Bu kadar sıkı çalışmanın manası ne?
- What's the sense of working so hard?
Bir vazife şuuru hissediyorum.
- I feel a sense of duty.
Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
- She had enough sense to understand what he really meant.
İyi bir koku alma duyum var.
- I have a good sense of smell.
Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
- I have no sense of direction so I always travel with a compass.
Onun doğru ve yanlış anlayışı yoktur.
- He has no sense of right and wrong.
Onun bir mizah anlayışı vardır.
- He has a sense of humor.
Sami bir şeyin çok yanlış olduğunu sezdi.
- Sami sensed that something was very wrong.
Tom, Mary'nin mutsuz olduğunu sezdi.
- Tom sensed that Mary was unhappy.
Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
- I have no sense of direction so I always travel with a compass.
Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
- Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
Bir mizah anlayışım var.
- I have a sense of humor.
Ben Marika'nın mizah anlayışını sevdim.
- I loved Marika's sense of humor.
Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
- She had enough sense to understand what he really meant.
Espriden anlamayan insan, çiçeksiz çayır gibidir.
- People with no sense of humor are like meadows with no flowers.
Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
- Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
- It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
İşsizlik hakkında bir şey yapılması gerektiğine dair genel bir kanı vardır.
- There's a general sense that something should be done about unemployment.
Köpekbalıkları kanı algılayabilir.
- Sharks can sense blood.
Tom'un yağmurdan dolayı içeri gelmeye niyeti yoktu.
- Tom didn't have the sense to come in out of the rain.
İyi niyetinden şüpheliyim.
- I doubt your good sense.
She immediately sensed her disdain.
a sense of security.
... have to instill in our kids a sense of educational excellence. ...
... me, just because I really love the sense of humor and the ...