levelling teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- tesviye
- (Havacılık) dengeleme
- (Tekstil) regülasyon
- nivelman
- ayarlama
- (Dilbilim) kurallaşma
- (Tekstil) düzgünleştirme
- (Tekstil) regüle
- (Dilbilim) düzeylenme
- (İnşaat) düzleştirme
- (İnşaat) yükseltiölçüm
- Tesfiye
- düzeçleme
- düzeltme
- düzleme
- level
- düzey
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
- I'm going to raise my English level.
- level
- kademe
- level
- seviye
Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.
- This year unemployment will reach record levels.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- levelling agent
- (İnşaat) egaliz maddesi
- levelling agent
- düzgün boyama maddesi
- levelling curve
- düzeç eğrisi
- levelling dye
- düzgün boyayan boya
- levelling instrument
- nivo
- levelling screw
- tesviye vidası
- levelling screw
- düzleme vidası
- levelling out
- dışarı tesviye
- levelling screw
- tesviye vidasi
- levelling book
- (İnşaat) nivelman defleri
- levelling charges
- (Ticaret) tesviye masrafları
- levelling charges
- (Ticaret) düzleme masrafları
- levelling coat
- tesviye tabakası
- levelling concrete
- (İnşaat) düzleme betonu
- levelling course
- (İnşaat) düzleme sırası
- levelling course
- tesviye tabakası
- levelling dye
- (Tekstil) muntazam boyayan boya
- levelling instrument
- (İnşaat) nivelman aygıtı
- levelling mechanism
- (Askeri) tesviye tertibatı
- levelling of premiums
- (Ticaret) primlerin ayarlanması
- levelling peg
- (İnşaat) düzleme kazığı
- levelling power
- (Tekstil) muntazam boyama gücü
- levelling power
- (Tekstil) düzgün boyama gücü
- levelling screw
- (İnşaat) terazisine getirme vidası
- levelling stenter
- (Tekstil) düzgünleştirme gergefi
- level
- {f} yıkmak
- level
- alkol seviyesi
- level
- yükselti
- level
- hizaya getirmek
- level
- yatay yüzey
- level
- kabarcıklı düzeç
- level
- aynılık
- level
- egal
- level
- aynı yükseklikte olma
- level
- muvazeneli
- level
- düzlük yer
- level
- yatay düzlem
- level
- aynı seviyeye getir
- level
- amaç olarak seçmek
- level
- eşit düzeye getirmek
- level
- aynı düzeyde
- level
- aynı düzlemde olma
- level
- muntazam
- level
- bir seviyede olan
- level
- kot
- level
- altitüt
- level
- mükemmel bir şekilde yatay
- level
- iyi dengelenmiş
- level
- düzeçlemek
- level
- ölçü
Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.
- Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- level
- duvarcı terazisi
- level
- miktar
- level
- düzeylendirmek
- level
- yükseklik
Bu ağacın tepesi çitle aynı yükseklikte.
- The top of this tree is level with the fence.
Dağ, deniz seviyesinden 2000 metre yüksekliktedir.
- The mountain is 2000 meters above sea level.
- level
- rakım
- level
- ufki bir yüzey sağlamak
- level
- egalize etmek
- level
- düzgünleştirmek
- level
- hedef olarak seçmek
- level
- beraber
- level
- arızasız
- level
- hedefe doğru yöneltmek
- leveling
- düzeyleme
- leveling
- düzleştirme
- leveling
- seviyelendirme
- leveling
- egalizasyon
- leveling
- düzleştirerek
- leveling
- düzgünleştirme
- level
- {i} düzeç
- level
- dengeli
- level
- aynı hizada
- level
- düz
Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?
- Have you checked the oil level recently?
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
- level
- yüzey
- level
- düzeltmek
- level
- düzleştirmek
- level
- bir seviyede
İyi bir seviyede olmadığımın farkındayım; bu yüzden, daha fazla pratik yapmam gerekiyor.
- I'm aware I'm not at a good level; therefore, I need to practice more.
- level
- düz yer
- level
- derece
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.
- Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.
- level
- (of ile) miktar
- level
- düzlemek
- level
- düzgün
- level
- be.düz olarak
- level
- düzgün bir biçimde
- leveling
- {f} düzleştir
- level
- seviyede
- level
- düzeyli
- leveling
- (Mühendislik) Nivelman
- leveling
- düzlestirerek
- precise levelling
- hassas nivelman
- front levelling gauge
- (Tekstil) uzunluk şablonu
- level
- {f} dengelemek
- level
- irtifa sathı
- level
- {f} yerle bir etmek
- level
- mantıklı
- level
- düzlem
- level
- {s} akılcı
- level
- {s} yatay
- level
- {i} zemin
- level
- ufki
- level
- (Askeri) RUHLU DÜZEÇ: Bir hat veya yüzeyin yataylığını tayine yarayan herhangi bir cihaz. Gerekli ayarlamanın yapılması halinde, bir düzeç, dikey bir hat veya yüzeyi tayinde kullanılabilir. Düzeç, nişan veya ateş idare cihazlarının belli başlı bir parçasıdır
- level
- mim
- level
- {s} makul
- level
- {s} seviyeli
Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi.
- Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.
- level
- müsavi
- level
- {i} düzlük
- level
- {f} nişan almak
- level
- {f} eşitlemek
- level
- hedef almak
- level
- {s} aynı seviyede
Biz aynı seviyedeyiz.
- We are on the same level.
- level
- ölçülü
- level
- dili ölçülü
- level
- {i} su terazisi
- level
- aynı irtifada
- level
- muv
- level
- {s} dürüst
- level
- (jeodezide) düzeç
- level
- {s} namuslu
- level
- {s} hemzemin, bir seviyede olan. 3
- level
- {f} yöneltmek
- level
- düzey,v.aynı seviyeye getir: n.düzey
- level
- bir hizada
- level
- {i} hiza
- leveling
- düzeçleme
- leveling
- (Askeri) TESVİYE: Bütün yatay ve düşey açıların hakiki yatay ve düşey yüzeyler içinde ölçülebilmesi için, herhangi bir aleti, özellikle bir silahı, kundak üstü ve kundak dışı atış ve nişan kontrol malzemesini tesviye, ayarlama
- retarding and levelling agent
- (Tekstil) geciktirme ve düzgünleştirme maddesi
- stretcher levelling
- germeli düzeltme
- stretcher levelling
- metalleri gererek düzeltme