A cup of coffee cleared my head.
- Bir fincan kahve kafamı aydınlattı.
The mistake cost him his head.
- Hata onun kafasına mal oldu.
You can do it if you put your mind to it.
- Eğer kafanıza koyarsanız onu yapabilirsiniz.
It took a load off my mind when our team won the championship.
- Takımımız şampiyonluğu kazandığında kafam rahatladı.
He's racking his brains about how to deal with the matter.
- O, sorunu nasıl halledeceği hakkında kafa yoruyor.
Tom has been racking his brains for a solution to the problem.
- Tom soruna bir çözüm için kafa patlatıyor.
We're at our wits' end.
- Kafamız allak bullak olmuş durumda.
Tom is a conspiracy nut.
- Tom kafayı komplo teorileriyle bozmuş biri.
Tom's skull has been fractured.
- Tom'un kafatası kırıldı.
She keeps a human skull on her desk.
- O, masasında bir insan kafatası tutuyor.
My scalp is very itchy.
- Benim kafa derisi çok kaşınıyor.
The Native Americans scalped their enemies.
- Yerli Amerikalılar düşmanlarının kafa derisini yüzdüler.
Sami asked Layla a perplexing question.
- Sami, Leyla'ya kafa karıştırıcı bir soru sordu.
It was frustrating and confusing.
- Sinir bozucu ve kafa karıştırıcıydı.
I know how confusing this must be for you.
- Bunun senin için ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum.