I was offended by her crude manners.
 - Onun kaba davranışı tarafından rencide edildim.
Don't tell crude jokes in the presence of my father.
 - Babamın varlığında kaba şakalar yapma.
Tom has a rough idea about how to solve the problem.
 - Tom'un sorunun nasıl çözüleceği hakkında kabaca bir fikri var.
Dennis doesn't have rough manners.
 - Dennis'in kaba davranışları yoktur.
He's rude, arrogant and ignorant.
 - O kaba, kibirli ve cahil.
Although he isn't ill-natured, he is not very kind.
 - Kaba olmamasına rağmen, çok nazik değildir.
I have a good mind to strike you for being so rude.
 - Sana çakmak için iyi bir düşüncem var,zira çok kaba davrandın.
Mike made a rude table from the logs.
 - Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
Sodium bicarbonate is commonly known as baking soda.
 - Sodyum bikarbonat, yaygın olarak kabartma tozu olarak bilinir.
Don't judge me too harshly.
 - Beni çok kaba şekilde yargılama.
What Tom said was disrespectful.
 - Tom'un söylediği şey kabaydı.
She is extremely vulgar in her speech.
 - O konuşmasında son derece kabadır.
I find his language vulgar.
 - Onun dilini kaba buluyorum.
Roughly half of America's fruits and vegetables come from California.
 - Amerika'nın meyvelerinin ve sebzelerinin kabaca yarısı Kaliforniya'dan geliyor.
You can speak roughly forty different languages.
 - Kırk farklı dili kabaca konuşabilirsin.
Why isn't it red and puffy?
 - O neden kırmızı ve kabarık değil?