Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
 - Nakido is better than Twitter.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
 - This is a good book, but that is better.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
 - I would like to improve my English pronunciation.
Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
 - Tom is working hard to improve his English.
Ben İngilizcemi ilerletmek istiyorum.
 - I want to improve my English.
Macarcamı ilerletmek istiyorum.
 - I'd like to improve my Hungarian.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
 - The pupil has to improve.
Sarımsak yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
 - Garlic is used to improve the taste of food.
Dan eski kütüphanesini iyileştirmek için yerel vakıflardan fon aldı.
 - Dan received funds from local foundations to improve his old library.
Tom hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için gücü dahilinde her şeyi yapıyor.
 - Tom is doing everything within his power to improve the patients quality of life.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
 - To improve the situation, we must work harder.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
 - Tom really wants to improve.
Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
 - Tom is working hard to improve his English.
Egzersiz sağlığı geliştirir.
 - Exercise improves health.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
 - I would like to improve my English pronunciation.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
 - I'm prepared to do anything to better myself.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
 - If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Ben kahveyi daha çok severim.
 - I like coffee better.
İngilizceyi daha çok severim.
 - I like English better.
Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
 - We have to do better next time.
Daha iyi yapmak zorundayız.
 - We've got to do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
 - No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
 - I was in better shape back then.
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
 - Compared to yesterday, the weather is better today.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
 - Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
O, teniste büyük bir ilerleme kaydetti.
 - He has made a big improvement in tennis.
İlerleme için hâlâ yer var.
 - There's still room for improvement.
... In the last year we've seen the performance improve by ...
... and improve how we train our principals and our teachers. ...