Tom always wants to be the center of attention.
- Tom her zaman ilgi odağı olmak ister.
Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
- Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial.
- İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.
Relevance is a key element in communication.
- İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
A good workman always takes care of his tools.
- İyi bir işçi her zaman aletleriyle ilgilenir.
She takes care of her old mother.
- O, yaşlı annesiyle ilgilenir.
Tom never told me he was having suicidal thoughts.
- Tom bana intiharla ilgili düşüncelere sahip olduğunu asla söylemedi.
I look forward to hearing your thoughts on this matter.
- Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
The content of his speech is not relevant to the subject.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
This directly concerns him.
- Bu doğrudan onu ilgilendiriyor.
Tom denied any involvement in the killing.
- Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.
My relationship with Tom isn't your concern.
- Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.
Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
- İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
- Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
I copied down several useful references on gardening.
- Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.
Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
- Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
I have no connection the matter.
- Konuyla hiçbir ilgim yok.
With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company.
- Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.
With respect to these letters, I think the best thing is to burn them.
- Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.
I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
- Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
The family had grave doubts regarding the explanation it received from the army.
- Ailenin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır.
- Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır.
- Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.