iddialı

listen to the pronunciation of iddialı
Türkçe - İngilizce
assertive

They were very assertive. - Onlar çok iddialıydı.

I can be assertive if necessary. - Gerekirse iddialı olabilirim.

pretentious

I found his pretentious demeanor quite disconcerting. - Onun iddialı tavrını oldukça kaygılı buldum.

cocksure, very sure of himself, assertive
artsy
assertive, pretentious
(something) about which both sides are making great claims
arty
pretentious, (someone) who makes great claims for himself
disputed
(Ticaret) ambitious

Tom has ambitious goals. - Tom'un iddialı hedefleri var.

mighty
iddia
{i} allegation

The allegations are completely unfounded. - İddialar tamamen asılsız.

Can you prove the allegations? - İddiaları kanıtlayabilir misin?

iddia
(Hukuk) claim

The man claimed he didn't take the money. - Adam parayı almadığını iddia etti.

Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty. - Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.

iddia
assertion

So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation. - İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.

Can you prove the validity of your assertion? - İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?

iddia
bet

I bet ten dollars on that horse. - O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.

He knows better than to make such a claim. - Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.

iddialı; titiz, müşkülpesent
ambitious, meticulous, exacting
iddia
contention
iddia
{i} pretension
iddia
submission
iddia
{i} pleading
iddia
{i} argument

The argument that smoking is injurious has become accepted. - Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.

This argument is nothing more than rhetoric. - Bu iddia, söz sanatından başka bir şey değil.

iddia
(Kanun) clamor
iddia
allege

She allegedly murdered him. - İddiaya göre onu o öldürdü.

Allegedly, Tom turned that offer down. - İddiaya göre, Tom o öneriyi reddetti.

iddia
say-so
iddia
suggestion
iddia
(Kanun) challenge
iddia
thesis
iddia
allegement
iddia
purports
iddia
alleged to
iddia
claim of
iddia
claımed
iddia
averment
iddia
information
iddia
pretense
iddia
pretension; pretense
iddia
contest
iddia
claim, assertion; allegation
iddia
protestation
iddia
obstinacy
iddia
charge
iddia
assertion, claim, thesis, allegation; pretension; insistence; wager, bet
iddia
pretence
iddia
asseveration
iddia
say so
iddia
{i} maintenance
Türkçe - Türkçe
Bir iddiası olan
Kendine çok güvenen
iddia
Dediğinde direnme, inat: "İddia kızışmış, âdeta inat hâlini almıştı."- Ö. Seyfettin
iddia
Kendinde olmayan bir yeteneği, bir durumu varmış gibi gösterme
iddia
İleri sürülerek savunulan düşünce, sav: "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu."- T. Buğra
iddia
Dediğinde direnme, inat
iddia
İleri sürülerek savunulan düşünce, sav
İDDİA
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin müsbet veya menfiliğini ısrarla söylemek. İleri sürülen fikir. Dâva etmek. Israr etmek. İnat etmek. Haklı veya haksız bir dâvaya kalkışmak.(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dâva-yı halk ve iddiâ-yı icad edemez. Zira her şey, her şeyle bağlıdır. M.)
iddialı