At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
 - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
I need medicine. Where is the pharmacy?
 - Bana ilaç gerek. Eczane nerede?
Tom is having trouble deciding whether or not he really needs to go.
 - Tom gerçekten gitmesinin gerekip gerekmediğine karar vermekte sorun yaşıyor.
Tom was uncertain whether or not he should tell Mary.
 - Tom Mary'ye söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi.
I demanded that he should pay.
 - Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
He demanded that I should pay the money at once.
 - Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.
Your shoes want mending.
 - Ayakkabılarının tamir edilmesi gerekiyor.
It is not necessary for you to take his advice if you don't want to.
 - Siz istemiyorsanız onun tavsiyesini almanıza gerek yok.
Should we be concerned?
 - Endişeli olmamız gerekiyor mu?
Concerning this matter, I'm the one to blame.
 - Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.
You ought to see a dentist.
 - Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.
Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
 - Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.
Our college won't admit Tom until he meets all the requirements.
 - Bizim üniversite bütün gereksinimleri karşılayıncaya kadar Tom'u kabul etmeyecek.
Tom didn't find anyone who met the requirements.
 - Tom gereksinimleri karşılayan birini bulamadı.
All passengers are required to show their tickets.
 - Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.
You're required to help them.
 - Ona yardım etmen gerek.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
 - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
It is necessary that every member observe these rules.
 - Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
Art is not a luxury, but a necessity.
 - Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
We understand the necessity of studying.
 - Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.
You'll get used to living alone in a pinch.
 - Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.
This will come in handy in a pinch.
 - Bu gerektiğinde işe yarayacak.
Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir.
 - Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.