Ona kendi odamı gösterdim.
- I showed her my room.
Muhabir: Ona bir kedi yavrusu aldınız mı?
- Reporter: Did you buy her a kitten?
Tom romanı onlara önerdi.
- Tom recommended the novel to them.
Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
- I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about her family.
Onun elleri buz kadar soğuktu.
- Her hands were as cold as ice.
O, sırrı kendine sakladı.
- She kept the secret to herself.
O kendi kendine mırıldanıyor.
- She is muttering to herself.
Onu sevip sevmediğini bilmiyorum.
- I don't know whether you like her or not.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
- Love is seeing her in your dreams.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
- I think that girl cut her hair to give herself a new look.
Mary gerçekten harika. O benim için harika bir yemek pişirdi ve bulaşıkları bile kendisi yıkadı.
- Mary is really great. She cooked a wonderful meal for me and even washed the dishes herself.
Herkes ondan iyi şekilde bahseder.
- Everybody speaks well of her.
Bu eski madeni paraları ondan aldım.
- I got these old coins from her.
O bana göre altı yıl kıdemli.
- She is senior to me by six years.
Sen bana göre her şeysin.
- You are everything to me.
Bir kuş olsam, sana uçabilirim.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told the story to you?
Tom bize yazacağını söyledi.
- Tom said he would write to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Ona kendi odamı gösterdim.
- I showed her my room.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Ne yapılacağı size kalmış.
- What to do is up to you.
Amerika Birleşik Devletlerinde, hapşırdıklarında birine çok yaşa deriz.
- In the U.S., we say bless you to someone when they sneeze.
Bunu istemiyorsan onu başka birine vereceğim.
- If you don't want this, I'll give it to someone else.
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
Bunun için görünenden daha fazlası varsa, umarım bana söylersin.
- If there's more to this than meets the eye, I hope you'll tell me.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Buna asla alışmayacağım.
- I'll never get used to this.
Buna alışabildiğimi düşünüyorum.
- I think I could get used to this.
The lady with the green feathers in her hat. A big Gainsborough hat. I am quite sure it was Miss Hartuff..
This is her book.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
Don't worry, everything will be OK.
- Üzülmeyin, her şey düzelecek.
Give help to anyone who needs it.
- Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
Each person paid one thousand dollars.
- Her biri bin dolar ödedi.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
All that glitters is not gold.
- Parlayan her şey altın değildir.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
Above all, don't panic!
- Her şeyden önce, panik yok!
Everybody started to panic.
- Herkes panik yapmaya başladı.
Tom is omnilingual. He can speak every language on Earth.
- Tom omnilingualdir. O, Dünya'daki her dili konuşabilir.
How many omnivorous children are patients in hospital?
- Hastanede her şeyi yiyen kaç çocuk hasta var?
Each person paid one thousand dollars.
- Her biri bin dolar ödedi.
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
One should take good care of every single thing.
- Biri her şeye iyi bakmalı.
Tom comes here every single day.
- Tom her tek günde buraya gelir.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
The law is equal for all.
- Kanun herkes için aynıdır.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
You may take either of the two books.
- İki kitaptan herhangi birini alabilirsin.
Whatever has a beginning also has an end.
- Her yokuşun bir de inişi vardır.
I'll do whatever you want me to do.
- Ben senin yapmamı istediğin her şeyi yapacağım.
Whoever comes will be welcomed.
- Her gelen sıcak karşılanacak.
Give it to whoever wants it.
- Onu her kim isterse ona ver.
... and did her part to left america's graduation rate to its highest levels ...
... put on the lights Intertek start-up and did her part ...