Why is it okay for boys, but not for girls?
- Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?
We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
Alright, see you then.
- Tamam, görüşürüz o zaman.
If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
- Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
All right. I'll accept your offer.
- Tamam, önerinizi kabul edeceğim.
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
Yes, you're quite right.
- Evet, sen tamamen haklısın.
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
I'm all packed and ready to go.
- Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
Write me sometime, OK?
- Bir ara bana yaz tamam mı?
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
The patrol cars cover the whole of the area.
- Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
Her lecture was completely over my head.
- Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
- Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
I was fully alive to the danger.
- Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
This watch keeps correct time.
- Bu saat tamamen doğrudur.
Complete with the correct form of the verb.
- Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
- Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.