marvelous.

listen to the pronunciation of marvelous.
English - Turkish

Definition of marvelous. in English Turkish dictionary

keen
{s} keskin

Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir. - A dog's sense of smell is much keener than a human's.

Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır. - A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.

marvelous
{s} harika

Harika bir şey yaptın. - You've done a marvelous thing.

Onun harika bir mizah anlayaşı vardır. - She has a marvelous sense of humor.

keen
{s} düşkün

Tom sörf yapmaya düşkündür. - Tom is keen on surfing.

Şu genç adam bisiklete binmeye çok düşkün. - That young man is very keen on cycling.

keen
{s} istekli

Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu. - Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.

Onlarla gitmeye çok istekli misin? - Are you very keen about going with them?

marvelous
{s} fevkalade

Fevkalade vakit geçireceksin. - You'll have a marvelous time.

marvelous
garip
keen
(Argo) mükemmel
keen
sivri
keen
hararetli
marvelous
(Aİ) bkz.marvellous
keen
kuvvetli
keen
{s} uygun
keen
(isim) matem türküsü
keen
{s} gözü açık, zeki
keen
gözü açık
keen
{s} ucuz
keen
yoğun
keen
(sıfat) keskin, sert, şiddetli, güçlü, büyük, istekli, hevesli, düşkün, meraklı, uygun, ucuz, zeki, ince, şahane, harika
keen
{s} acı
keen
{s} büyük
keen
keen on acting aktörlüğe hevesli
keen
keenlyşiddetle
marvelous
{s} hayret verici

Alternatiflerin yokluğu zihni hayret verici bir şekilde temizler. - The absence of alternatives clears the mind marvelously.

Hikaye hayret verici olaylarla doluydu. - The story was full of marvelous happenings.

marvelous
{s} harikulâde

Dün gece harikulade bir vakit geçirdim. - I had a marvelous time last night.

marvelous
dili nefis
marvelous
{s} nefis
marvelous
acayip
marvelous
çok iyi marvelouslyhayret verici şekilde
marvelous
{s} olağanüstü