keskin

listen to the pronunciation of keskin
Turkish - English
sharp

The tip of the knife is sharp. - Bıçağın ucu keskindir.

The tip of the knife blade is sharp. - Bıçak ağzının ucu keskindir.

keen

The kid has a keen sense of hearing. - Çocukların keskin bir işitme duyusu var.

The falcon has keen eyes. - Şahin keskin gözlere sahiptir.

sure
bitter

It was bitterly cold. - Keskin olarak soğuktu.

strident
keen-edged
sharp-set
(Bilgisayar) chiseled
weazen
severest
severer
severly
chamfer
(Tıp) peracute
bitting
ogive
acute

A dog has an acute sense of smell. - Bir köpeğin keskin bir koku alma duyusu vardır.

A blind person's hearing is often very acute. - Kör bir insanın işitme duyusu genellikle çok keskindir.

mordacious
acrid
(bakış) penetrating
severe
sharp; tart, bitter, pungent, piquant, acrid; keen, acute; severe; (ses) shrill, strident; (rüzgâr) cutting
sharp-cut
strong
quick
chiselled [Brit.]
searching
stinging
piquant
poignant
exquisite
deep
slang sodomite, bugger, buggerer
sharp-edged
pungent
piercing

With a piercing whistle, the ship sailed from the port. - Gemi keskin bir düdükle limandan ayrıldı.

Tom has piercing blue eyes. - Tom'un keskin mavi gözleri var.

cutting
pointed
dead
nipping
blazing
keen, acute
nippy
incisive
biting
(yüz hatları) chiseled
keen edged
penetrative
edged

A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use. - Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.

{s} sour
aculeate
shrill
tart
mordant
spanking
tangy
virulent
penetrating
razor-sharp
razor sharp
peppery
sharpedged
sharp edged
{s} trenchant
{s} splitting
rank
powerful

The aardvark has powerful limbs and sharp claws so it can burrow into earth at high speed. - Yer domuzunun güçlü bacakları ve keskin pençeleri var böylece yüksek hızda toprağa tünel kazabilir.

That flower has a powerful smell. - O çiçeğin keskin bir kokusu var.

sharp cut
{s} smart
sharp set
keskin kenar
edge
keskin zeka
acumen
keskin (bakış
penetrating
keskin (bakış)
penetrating
keskin (göz/zeka)
keen
keskin (gözler)
sharp
keskin (ses)
shrill
keskin (zeka/koku/ses)
penetrating
keskin bakış
searching
keskin bakışlı
hawk-eyed
keskin bir tat
tang
keskin bıçak
sharp knife
keskin bıçak gibi
keen
keskin duyululuk
acuity
keskin görüşlü
sharp-sighted
keskin gözlü
clear-sighted
keskin gözlü
sharp-eyed
keskin hatlı
(Konuşma Dili) clear cut
keskin kenar
straight edge
keskin kenarlı
keen
keskin koku
redolence
keskin kokulu
keen
keskin nişancı
(Argo) deadeye
keskin olmayan
blunt
keskin tadı olan
piquant
keskin uçlu
pointed
keskin zek­a
acumen
keskin zekalı
astute
keskin nişancı
Sniper, sharp shooter, dead shot

Banka soyguncusu keskin nişancı tarafından vurularak rehine kurtarıldı.

keskin (tat/koku)
tangy
keskin akıl/zekâ keramete kıç attırır
(Atasözü) A very clever person can almost work miracles
keskin alet
edged tool
keskin alet
edge tool
keskin ayrım
sharp contrast
keskin açı
dogleg
keskin açı
dog-leg
keskin ağız
sharp edge
keskin ağızlı
sharp-edged
keskin ağızlı
cultrate
keskin bakışlı
sharp sighted
keskin bakışlı
quick eyed
keskin bakışlı
gimlet eyed
keskin bakışlı
sharp eyed
keskin bakışlı
quick sighted
keskin bakışlılık
hawkeye state
keskin bir biçimde
bluffly
keskin bir sancı
It's a sharp pain
keskin bir sesle
in a sharp voice
keskin bıçak
keen edged knife
keskin dönüş
tight turn
keskin dönüş
(Askeri) steep turn
keskin dönüş
sharp curve
keskin düşüş
sharp drop
keskin fikir
shrewd idea
keskin görüşlü
clear sighted
keskin göz
eagle eye
keskin göz
(deyim) an eagle eye
keskin gözlü
hawk-eyed
keskin gözlü
eagle-eyed, keen of vision
keskin gözlü
sharp eyed
keskin gözlü
quick sighted
keskin gözlü
eagle-eyed
keskin gözlü
sharp sighted
keskin gözlü
lynx eyed
keskin gözlülük
sharp sightedness
keskin gözlülük
clairvoyance
keskin halde
cuttingly
keskin imaj
sharp image
keskin kenar
cutting edge
keskin kenarlı
edgy
keskin kenarlı
sharp-edged
keskin kesilmiş
sharp-cut
keskin koku
tang
keskin kokulu
pungent
keskin kokulu gaz
fume
keskin kontak
blade contact
keskin kurp
sharp curve
keskin köşe
sharp corner
keskin köşe
zig
keskin köşeli
sharp-edged
keskin köşeli
sharp cornered
keskin köşeli kum
sharp sand
keskin kısımlar
lacerations
keskin nişancı
dead shot
keskin nişancı
sharp shooter
keskin nişancı marksman
a dead shot
keskin nişancılık
sharpshooting
keskin olarak
spikily
keskin olarak
tartly
keskin olarak
bitterly

It was bitterly cold. - Keskin olarak soğuktu.

keskin ses
(Tiyatro) squeak
keskin sirke kabına/küpüne zarar/zarardır
(Atasözü) A bad temper harms its possessor most
keskin tranzisyon
sharp transition
keskin uzuvlu
(Hayvan Bilim, Zooloji) sharp-limbed
keskin
sharp-edge
keskin viraj
hairpin curve bend
keskin viraj
sharp bend
keskin viraj
hairpin bend, sharp bend
keskin viraj
hairpin
keskin viraj
sharp turn
keskin viraj
hairpin turn
keskin viraj
jackknifing
keskin viraj
sharp or hairpin curve
keskin yapmak
sharpen
keskin yüz
keen edge
keskin zekalılık
perspicaciousness
keskin zekâlı
brilliant

It is because light travels faster than sound that some people look brilliant before sounding stupid. - Işık sesten daha hızlı ilerler bu sebeple bazı insanlar aptalca ses çıkarmadan önce keskin zekalı görünürler.

keskin zekâlı
sharp-witted
keskin zekâlı
keen witted
keskin zekâlı incisively intelligent
very clever
keskin çığlık
screech
jilet gibi keskin
(deyim) razor-sharp
keskin gözlü
quick-sighted
keskin gözlü
clear sighted
bıçağın keskin olmayan ters yanı
opposite side of the blade is not sharp
kılıcın keskin tarafı, ağzı
by the sharp sword of his mouth
gözü keskin
sharp-eyed, sharp-sighted
iki ucu keskin
two-edged
iki ucu keskin kılıç
two edged sword
keskin gözlü
eagle eyed
keskin koku
redolent
yeterince keskin
sharp enough
Turkish - Turkish
Çok kesici, iyi kesen: "Sonunda keskin bir taşı testere gibi kullanarak ipi incelte incelte kopardı."- H. R. Gürpınar
Görevini iyi yapan
Çok kesici, iyi kesen
Etkili, sert
Tiz (ses): "Bir kadın sesiydi bu. İnce ve keskin, dikkati hemen kapan ve bırakmayan bir ses."- P. Safa
Kırıcı, incitici: "En yakın dostlarına bile, kusurlarını keskin bir dille yüzlerine vururmuş."- H. Taner
Tiz
Acı, üzüntü veren
Etkili, sert: "Nihayet güneş doğdu, sis ve duman içinde çölün sabahlarında esen serin ve keskin rüzgârla üşüdük."- F. R. Atay
Kırıcı, incitici
(Osmanlı Dönemi) HEZZAM
(Osmanlı Dönemi) SERATÎ
(Osmanlı Dönemi) BATİK
(Osmanlı Dönemi) HEZZUZ
gözü keskin
Çok iyi gören
keskin
Favorites