Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
- He explained later how he made this decision.
Beni daha sonra arar mısınız?
- Could you call me later?
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
- You walk on and I will catch up with you later.
Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
- One more person will be joining us later.
Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.
- To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
Daha sonraki hayatında sana faydalı olacak kitapları okumalısın.
- You should read the kind of books that will be useful to you later in life.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry for being late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry about being late.
Daha sonra yurt dışında kaldı.
- He remained abroad later on.
Onun hakkında her şeyi daha sonra sana bildireceğim.
- I'll let you know all about it later on.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.
- As a young man, he did not know that he was to become famous later on.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
- Is a punishment for latecomers being considered?
Tom geç kalan tek kişiydi.
- Tom was the only one who was late.
Geçen sene kardeşim okula her gün geç kalırdı.
- Last year, my brother was late for school every day.
Evlenmemelisin. Çok geç. Biz geçen hafta Vegas'ta evlendik.
- You shouldn't get married. It's too late. We got married in Vegas last week.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Akşam yemeği geç olacak gibi görünüyor.
- It seems that supper will be late.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- He came late as usual.
Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
- They're late, as usual.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Geç kalmak istemeyiz.
- We don't want to be late.
Tom amacının geç kalmak olmadığını söyledi.
- Tom said that he didn't mean to be late.
Tom daha sonra ölü ilan edildi.
- Tom was later pronounced dead.
Dr. Sadık o ölüme neyin neden olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını daha sonra itiraf etti.
- Dr. Sadiq admitted later he had no idea what caused that death.
Rahmetli kocası kemancıydı.
- Her late husband was a violinist.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
- My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Gecikmeden dolayı hepinizden özür dilerim.
- I am sorry to all of you for being late.
Gecikmesine bir bahane uydurdu.
- He invented an excuse for being late.
Birkaç gün sonra, Tom yeni bir iş buldu.
- A few days later, Tom found a new job.
Son zamanlarda yeni yazı türü kullanmayı seviyorum.
- I like to use the new font lately.
Şimdilik hoşça kal, sonra görüşürüz.
- So long, see you later.
Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.
- The research institute was established in the late 1960s.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
O er geç ortaya çıkacak.
- Sooner or later, she will appear.
Tom ve Mary er geç evlenecekler.
- Tom and Mary will get married sooner or later.
Görüşürüz. Evet, daha sonra görüşürüz.
- See you. Yes, see you later.
Peki, daha sonra görüşürüz.
- Well, I'll see you later.
Son zamanlarda eve erken geliyorsun, değil mi?
- You've been coming home early lately, haven't you?
Geç kalmamak için erken ayrıldım.
- I left early so as not to be late.
The meeting was adjourned to a later date.
I wanted to do it now, but I'll have to do it later.
Later, dude.
You came in late yesterday and today you came in even later.
The Victorian era is a later period of English history than the Elizabethan era.
I arrived later than my roommate.
Ten years on nothing had changed in the village.
Lancaster bore him -- such a little town, / Such a great man. It doesn't see him often / Of late years, though he keeps the old homestead / And sends the children down there with their mother.
At about 11 pm one night in Corporation Street my watch were on van patrol and Yellow Watch were on lates as usual.
Then this ain't no place for you, remarked Private Piggott. They'll be 'aving a shot at us byembye, then you'll catch it again. What d'yer come 'ere for ?.
The medial side of the knee faces the other knee, while the outer side of the knee is lateral.
Didn't know you were sick, Whitey, thought you were like . . . some of the other times. From the top stair, See you later, alligator.
He’ll turn up sooner or later.
... Years later, I began to realize that it was the theory of everything, the Unified Field ...
... And it's now been 11 years and 16,000 harmonicas later, and ...