yan

listen to the pronunciation of yan
Turkish - English
side

Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations. - Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.

The two houses stand side by side. - İki ev yan yana durur.

lateral
side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
collateral
(a) side
with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
asquint
flank
sideward
aspect, side (of a matter)
bye
sidelong
by
parietal
secondary
part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
subordinate

According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses. - Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.

The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses. - Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.

ancillary
neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
flanking
in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
lateral, side, located at or towards a side
awry
direction (line or course extending away from a given point)
aslant
(Biyokimya) para

This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence. - Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.

sidewise
place

The accident took place near his home. - Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

party

The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party. - Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.

Who was at the party beside Jack and Mary? - Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?

direction

The birds flew away in all directions. - Kuşlar dört bir yana uçuştu.

The army was advancing in the wrong direction. - Ordu yanlış yönde ilerliyordu.

subsidiary
auxiliary
(Biyokimya) neighbouring
part

The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party. - Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.

A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th. - Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.

skew
{f} glowing
sideways

Tom looked sideways at Mary. - Tom yanlamasına Mary'ye baktı.

Mary tilted her head sideways. - Mary başını yana yatırdı.

cockeyed
{f} glow
laterality
wall

I was robbed of my wallet by the man sitting next to me. - Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.

Some pickpocket stole my wallet on the train. - Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.

burned

Both buildings burned down. - Her iki bina da yandı.

Ten houses were burned down. - On ev yanıp kül oldu.

by side

The old couple sat side by side. - Yaşlı çift yan yana oturuyordu.

The two houses stand side by side. - İki ev yan yana durur.

(Biyokimya) neighbour

Last night there was a big fire in the neighbourhood. - Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.

The neighbours have been banging about next door all morning. - Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.

rakish
astray
yan çizmek
sidestep
yan yana
side by side

The old couple sat side by side. - Yaşlı çift yan yana oturuyordu.

They sat side by side. - Onlar yan yana oturdular.

yan çizmek
evade
yan yana
alongside

I worked alongside Tom. - Tom'la yan yana çalıştım.

The two houses stand alongside of each other. - İki ev yan yana duruyor.

yan bakmak
leer
yan dal
lateral
yan etki
repercussion
yan olarak
laterally
yan yana olmak
adjoin
yan ünsüz
lateral
yan ürün
by product
yan ürün
spin off
yan ürün
fallout
yan cümle
(Dilbilim) subordinate clause
yan cümle
(Dilbilim) dependent clause
yan düzeltme
(Askeri) lateral deflection
yan yüz
check
yan yüz
side
yan çizmek
(deyim) flub the dub
yan çizmek
funk
yan çizmek
(Ticaret) shirking
yan çizmek
scrimshank
yan çizmek
cop out
yan çizmek
shirk
yan çizmek
(deyim) dodge the column
yan çizmek
sculk
yan çizmek
eluding
yan çizmek
skulk
yan çizmek
weasel out of something
yan ödeme
(Ticaret) benefit
yan ödeme
perquisite
yan ödeme
(Ticaret) perks
yan ürün
fall-out
yan ürün
associated product
yan ürün
(Biyokimya,Gıda) side product
yan ürün
offshoot
yan ürün
spin-off
yan bakma
leer
yan bakmak
Look askance, squint
yan duvarlar
side walls
yan flüt
(Muzik) Side flute
yan kesici
slapper
yan sanayi
Ancillary industry
yan sanayi
Supplier industry
yan taraf
side

I've got a pain in my side. - Yan tarafımda bir ağrı var.

He has a pain in his side. - Onun yan tarafında bir ağrısı var.

yan tarafta
Aside of
yan yana gelmek
come side by side
yan yana getirmek
to juxtapose
yan çizgi
(Spor) sideline

Tom stayed on the sideline. - Tom yan çizgide kaldı.

yan- sıma
side of SI
yan ateşi
enfilade
yan aynası
side mirror
yan açısı
azimuth angle
yan bakan
squint-eyed
yan bakan
squint
yan bakmak
to look askance, to squint
yan bakmak
1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously
yan bakmak
goggle
yan bakmak
squint at
yan bakış
sideways glance
yan bakış
squint
yan bant
sideband
yan bellek
secondary storage
yan binaya yaslı
lean to
yan bölüm
side section
yan cebime koy
(Konuşma Dili) I don't believe you./Come on, who do you think you're fooling?/Pull the other leg, it's got bells on it
yan cephe
side frontage
yan cümle gram
subordinate clause
yan dalga
side wave
yan dümenleri
rudder controls
yan etki
side effect

This medicine has no harmful side effects. - Bu ilacın zararlı yan etkileri yok.

Possible side effects include blurred vision and shortness of breath. - Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.

yan frekans
side frequency
yan gelip yatmak
sit back
yan gelip yatmak
to sit back
yan gelmek/ gelip yatmak
to take one's ease, relax, enjoy oneself (when one should be working)
yan görünüş
side elevation
yan gözle bakmak
1. to look at (someone) out of the corner of one's eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously
yan gözle out of
the corner of one's eye
yan hakem
linesman
yan hakem
lineman
yan hakemi
linesman, lineman
yan istasyon
tributary station
yan kapı
postern door
yan kapı
postern gate
yan keski
side cutter
yan kulak
side lobe
yan lamba
sidelight
yan masa
sideboard
yan moren
lateral moraine
yan parçalar
cheeks
yan rüzgâr
cross-wind
yan sac
fender
yan savurma
sideslip
yan ses
side tone
yan sinyal
sidelight
yan sokak
by-street, side street
yan tarafı korumak
flank
yan ton
side tone
yan tutmak
to show partiality to one person or side
yan yan
sideways

Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways. - Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.

yan yan
edgeways
yan yan
sideward
yan yan
askance
yan yan
sidewise
yan yan
edgewise
yan yan
sidewards
yan yan bakma
side glance
yan yan bakmak
to look at (someone) malevolently, look daggers at
yan yan gitmek
sidle along
yan yan gitmek
to sidle
yan yan gitmek
edge
yan yan gitmek
edge away
yan yan gitmek
sidle
yan yan gitmek
edge off
yan yan kaçmak
sidle away
yan yana
side by side, abreast, collateral
yan yana dizilen tahtalarla yapılmış olan
carvel built
yan yana gitmek
sidle
yan yana koyma
apposition
yan yana koyma
juxtaposition
yan yana koymak
collocate
yan yana koymak
adjoin
yan yana olma
collocation
yan yatan
(gemi) raking
yan yatmak
(gemi) careen
yan yatmak
to list, to rake
yan yatmak
to lean to one side
yan yatmış biçimde
atilt
yan yatırmak
cant
yan yatırmak
(gemi) careen
yan yelken
spritsail
yan yelken
trysail
yan yol
sidetrack
yan yol
sideline
yan yol
branch road
yan yol
ancillary road
yan yol
accommodation road
yan yol
shunt
yan yol
bypath
yan yol
crossroad
yan yol
slip road
yan yüklenebilir çekme römorkörü
(Askeri) side loadable warping tug
yan yüzme
sidestroke
yan çarkı
paddle wheel
yan çevrim
tributary circuit
yan çizen kimse
shirker
yan çizme
sidestep
yan çizmek
be evasive
yan çizmek
1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore
yan ürün
waste product
yan ürün
by-product

Vegans do not use animal products, or by-products, in their everyday lives. - Veganlar günlük yaşamlarında, hayvansal ürünler, ya da yan ürünler kullanmazlar.

yan ürün
fall out
yan ışık
crosslight
yan-oylum
(Kimya) co-volume
yan taraf
flank
yan yana
cheek by jowl
yan etki
edge effect
yan sanayi
(Ticaret) subsidiary industry
yan yana
adjacent

I'd like you to get two adjacent rooms. - Yan yana iki oda almanı istiyorum.

yan yana
(deyim) go hand in hand
yan yatmak
tilt
yan yatmak
(Askeri) heel
yan etki
side reaction
yan etki
by-product
yan yana
collateral
yan yana
side to side
Yan dal
(Tıp, İlaç) subspecialty
Yan etki
adverse effect
yan dal
lateral branch
yan etki
side-effect
yanlar
sides
yan etki
repercussions
yan taraf
aisle
yan yana
adjoin

The living room adjoins the dining room. - Oturma odasıyla yemek odası yan yanadır.

Germany adjoins Holland. - Almanya, Hollanda'yla yan yana.

Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) f. Hastanın sayıklaması
Tali
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf
İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
Hastanın sayıklaması
Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler."- N. Cumalı
Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler."- Anayasa
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf: "Yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
Ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü
Bir yana yönelerek
Bedenin bir bölümü. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
İkinci derece olan
Ciltlenecek bir kitabın başına ve sonuna yerleştirilen beyaz ya da renkli kağıda verilen ad
Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı."- M. Ş. Esendal
Üst
Birlikte, beraberinde olma
Bedenin bir bölümü
Yer
(Osmanlı Dönemi) HİZVE
kenar
nezt
yan sanayi
(Otomotiv) Ana sanayiye yardımcı sanayi kolu
yan bakış
Yan gözle bakma
yan bakış
Ters bakma
yan etki
Dolaylı etki yapma
yan kabağı
Birinin yanından ayrılmama durumu
yan kağıdı
Ciltli kitaplarda cildi kitaba bağlayan ve gerektiğinde çeşitli motiflerle süslenen ara kâğıt
yan yan
Yanlamasına
yan yargıcı
bakınız: yan hakem
yan yüzergiller
Dikenli yüzgeçliler alt takımına giren bir familya
yan çizgisi
Bir yerin yan tarafına çizilen çizgi
yan ödeme
Bir görevliye aldığı aylık veya ücretten başka, türlü sebeplerle ödenen para
Yan etki
komplikasyon
Yan taraf
(Osmanlı Dönemi) ARUZ
Yan taraf
böğür
Yan taraf
yörep
Yan yana
ucun ucun
Yan yatmak
(Osmanlı Dönemi) İCLİNBAB
Yan yatmak
(Osmanlı Dönemi) IDTICA'
yan yana
Biri ötekinin sağında veya solunda olarak, birbirinin yanında, birlikte
yan
History
Favorites