Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.
- Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.
Shishir has been correcting a lot of sentences lately.
- Shishir son zamanlarda bir sürü cümle düzeltmektedir.
It'll take about a week to straighten out my affairs.
- İşlerimi düzeltmek yaklaşık bir hafta alacak.
I would like to have my teeth straightened.
- Dişlerimi düzeltmek istiyorum.
When's Tom coming over to fix that?
- Tom onu düzeltmek için ne zaman uğruyor?
I turned the table upside down to fix it.
- Düzeltmek için masayı baş aşağı çevirdim.
I'm proofreading my essay.
- Denememi düzeltmek için okuyorum.
You didn't have time to proofread your report.
- Raporunu düzeltmek için zamanın yoktu.
To improve the situation, we must work harder.
- Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
It'll take about a week to straighten out my affairs.
- İşlerimi düzeltmek yaklaşık bir hafta alacak.
Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.
We have to put right what we have done wrong.
- Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
We have to put right what we have done wrong.
- Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
We have to put right what we have done wrong.
- Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
I only need another few days to make things right.
- İşleri düzeltmek için yalnızca birkaç güne daha ihtiyacım var.
Flat ironing my hair takes forever.
- Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
I'll do whatever it takes to make it right.
- Onu düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
I only need another few days to make things right.
- İşleri düzeltmek için yalnızca birkaç güne daha ihtiyacım var.
In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
- LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
Thanks for the correction.
- Düzeltme için teşekkürler.
Thank you for the corrections.
- Düzeltmeler için teşekkür ederim.
Put your books in order.
- Kitaplarınızı düzeltin.
Have you been adopting sentences in order to correct them?
- Onları düzeltmek için cümleleri benimsiyor musun?
Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
- Artık sorunun ne olduğunu bildiğine göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?
Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
- Artık sorunun ne olduğunu bildiğinize göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsunuz?
You should trim your fingernails.
- Tırnaklarını keserek düzeltmelisin.
Tom decided to try trimming his beard with a knife, but he wasn't very successful.
- Tom bir bıçakla sakalını düzeltmeyi denemeye karar verdi, fakat çok başarılı değildi.
Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.
I don't correct their exercises.
- Ben onların egzersizlerini düzeltmem.
We should reform this law.
- Bu kanunu düzeltmeliyiz.
Shishir has been correcting a lot of sentences lately.
- Shishir son zamanlarda bir sürü cümle düzeltmektedir.
I don't want you to quit correcting my mistakes.
- Yanlışlarımı düzeltmekten vazgeçmeni istemiyorum.
I took on the job of proofreading.
- Ben düzeltme işini üstlendim.
I'm proofreading my essay.
- Denememi düzeltmek için okuyorum.
Tom decided to try trimming his beard with a knife, but he wasn't very successful.
- Tom bir bıçakla sakalını düzeltmeyi denemeye karar verdi, fakat çok başarılı değildi.
In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
- LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
He is busy correcting test papers.
- Test kağıtlarını düzeltmekle meşgul.
He made several corrections.
- O, birkaç düzeltme yaptı.