eşitlik

listen to the pronunciation of eşitlik
Türkçe - İngilizce
equality

We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals. - Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.

I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial. - Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.

(Hukuk) equivalence
equalization
parity
par
evenness
equality, parity
equivalent
equation
egalitarianism
(Dilbilim) fairness
(Ticaret) balance
homologous
(Politika, Siyaset) equilibrium
even
homology
equity
(Sosyoloji, Toplumbilim) eqality
eşit
equal

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0. - Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.

eşit
even

They split the bill evenly. - Onlar hesabı eşit olarak bölüşürler.

They split the bill evenly. - Hesabı eşit olarak bölüşürler.

eşitlik birimi
equality unit
eşitlik biti
parity bit
eşitlik denetimi
parity check
eşitlik sağlamak
to equalize
eşitlik taraftarı
emancipated
eşitlik yanlısı
equalitarian
eşitlik yanlısı kimse
leveler
eşitlik yanlısı kimse
leveller [Brit.]
eşit
equal; the same
eşit
commensurate
dengeli eşitlik
(Denizbilim) balanced equation
eşit
equal to

One plus two is equal to three. - Bir artı iki üçe eşittir.

An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0. - Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.

eşit
(İnşaat) neutral
eşit
(Matematik) congruent
toplumsal eşitlik
(Politika, Siyaset) social equality
yatay eşitlik
(Ticaret) horizontal equity
eşit
like

I like all the colors equally. - Bütün renkleri eşit derecede severim.

True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart. - Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür.

eşit
square

Six squared equals thirty-six. - Altının karesi otuz altıya eşittir.

A square has four equal sides. - Bir kare dört eşit kenara sahiptir.

eşit
fair

I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial. - Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.

Eşit
level playing field
eşit
equalling
eşit
equalled
eşit
equaling
skora eşitlik getirmek
(Spor) make the score even
basit eşitlik
simple equation
cebirsel eşitlik
algebraic equation
cinsel eşitlik
sexual equality
ekonomik eşitlik
(Ticaret) economic equality
eşit
tantamount
eşit
equal, equivalent, even
eşit
equivalent

The ages of the two children put together was equivalent to that of their father. - İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.

A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. - A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.

eşit
coordinate
eşit
coequal
eşit
on a par with
eşit
equi

A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. - A B ye eşittir Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur. ile aynı anlamı vardır.

The ages of the two children put together was equivalent to that of their father. - İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.

eşit
iso
eşit
(Matematik) equals, is equal to
eşit
commeasurable
eşit
alike
eşit
isnt
sayısal eşitlik
level on points
siyasal ve sosyal eşitlik
egalitarianism
uygulanabilir eşitlik
(Hukuk) enforceable equivalence
Türkçe - Türkçe
İki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik, müsavat, muadelet
Bedensel, ruhsal başkalıkları ne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasi haklar yönünden ayrım bulunmaması durumu: "Bunlar, eşitlikten yana olduklarını söyleseler de, yaptıkları işler hep kendi ipliklerini boyamaya dayanır."- S. Birsel
Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmaması durumu
Bedensel, ruhsal başkalıkları ne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasi haklar yönünden ayrım bulunmaması durumu
(Hukuk) MÜSAVAT
eşitlik derecesi
Kavramların gibi veya kadar edatları ile karşılaştırılıp eşit ölçüde gösterilmesi
eşitlik eki
Kelimeye "gibi, göre" anlamı katan ek. Türkçede bu anlamları -ce eki verir
eşit
Müsavi
eşit
Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şeyler), müsavi
eşit
Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi: "Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler."- S. Birsel
eşit
Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse): "Herkes ... kanun önünde eşittir."- Anayasa
eşit
Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan kimse
eşitlik