Love is a temporary insanity curable by marriage.
- Aşk evlilikle tedavi edilebilen geçici bir deliliktir.
There's a fine line between genius and insanity.
- Dahilik ve delilik arasında ince bir sınır vardır.
Genius and madness are separated only by success.
- Deha ve delilik sadece başarı ile ayrılır.
What he did was nothing less than madness.
- Yaptığı delilikten daha az bir şey değildi.
Do you think I'm crazy?
- Benim deli olduğumu düşünüyor musunuz?
He is not just interested, he's crazy about it.
- O onunla sadece ilgilenmiyor, ona deli oluyor.
Charles Guiteau was insane.
- Charles Guiteau deliydi.
You don't want Tom to think you're insane.
- Tom'un seni deli sanmasını istemiyorsun.
I've dated a lunatic.
- Bir deli ile birlikte oldum.
Prisons are full of lunatics.
- Cezaevleri delilerle dolu.
Tom worked like a madman.
- Tom bir deli gibi çalıştı.
He is either drunk or mad.
- O ya sarhoş ya da deli.
Tom worked like a madman.
- Tom bir deli gibi çalıştı.
He acted like a madman.
- O, bir deli gibi hareket etti.
Tom said that Mary was delirious.
- Tom, Mary'nin delirmiş olduğunu söyledi.
Tom was deliriously happy.
- Tom delicesine mutluydu.
She has extreme colonial mentality. She is crazy for Spanish culture.
- Onun aşırı sömürge zihniyeti var. O, İspanyol kültürü için deli oluyor.
The last person I told my idea to thought I was nuts.
- Fikrimi söylediğim son kişi deli olduğumu düşündü.
I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
- Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
Ram and Sita were very fond of Hanuman.
- Ram ve Sita Hanuman'a deli oluyorlardı.
Tom seems slightly distracted.
- Tom hafiften deli gibi görünüyordu.
Tom looked pretty distracted.
- Tom oldukça deli görünüyordu.
Affedersiniz, nerede bir şarküteri bulabilirim?
- Sorry, where can I find a delicatessen?
Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
- There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.