delilik

listen to the pronunciation of delilik
التركية - الإنجليزية
insanity

This insanity has to stop! - Bu delilik sona ermeli!

Tom was imprisoned at a psychiatric hospital due to his severe insanity. - Tom şiddetli delilik nedeniyle bir psikiyatri hastanesinde hapsedildi.

madness

Genius and madness are separated only by success. - Deha ve delilik sadece başarı ile ayrılır.

What he did was nothing less than madness. - Yaptığı delilikten daha az bir şey değildi.

lunacy
craziness
passion
nuttiness
extravagancy
delusion
rage
dementation
fad
deliriousness
extravagance
distraction
mania
wildness
derangement
mental derangement
foolish behavior, foolishness
crotchet
folly
foolery
madness, insanity
madness, insanity, lunacy; craze, mania; fad, rage
vagary
bug
battiness
frenzy
daftness
abalienation
idiocy
insaneness
abalienatio mentis
dementedness
(Tıp) pathomania
foible
madcap
derange
absurd
deli
crazy

Do you think I'm crazy? - Sizce ben deli miyim?

Do you think I'm crazy? - Benim deli olduğumu düşünüyor musunuz?

deli
{s} insane

You don't want Tom to think you're insane. - Tom'un seni deli sanmasını istemiyorsun.

Hamlet acts as if he were insane. - Hamlet sanki deli gibi davranır.

deli
{i} lunatic

The people from Madrid are lunatics. - Madritli insanlar delidirler.

Prisons are full of lunatics. - Cezaevleri delilerle dolu.

delilik etmek
act foolishly
delilik etmek
to act foolishly, do something foolish
delilik korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) agateophobia
deli
mad

Tom is driving me mad. - Tom beni deli ediyor.

He is mad about music. - O, müziği deli gibi seviyor.

deli
(Argo) cracked
deli
madman

Tom acted like a madman. - Tom bir deli gibi davrandı.

He acted like a madman. - O, bir deli gibi hareket etti.

deli
delirious

Tom was deliriously happy. - Tom delicesine mutluydu.

Tom said that Mary was delirious. - Tom, Mary'nin delirmiş olduğunu söyledi.

deli
out of one's mind
deli
{s} loco
deli
out of one's senses
deli
(Argo) around the bend
deli
(Konuşma Dili,Argo) round the bend
deli
(Argo) wacky
deli
crank
deli
(Argo) barmy
deli
(Argo) buggy
deli
(Konuşma Dili) crack-brained
deli
(Konuşma Dili) as daft as a brush
deli
(Argo) mental

She has extreme colonial mentality. She is crazy for Spanish culture. - Onun aşırı sömürge zihniyeti var. O, İspanyol kültürü için deli oluyor.

deli
(Argo) kooky
deli
(Konuşma Dili) round the twist
deli
unhinged
deli
out of one's wits
deli
demon
deli
irrational
deli
brainsick
deli
balmy
deli
mentally ill
deli
(deyim) out to lunch
deli
touched
deli
(Argo) kookie
deli
(Argo) fruity
deli
(Argo) off one's head
deli
(Argo) whacky
deli
wacko
deli
cuckoo
deli
bats
deli
harum scarum
deli
daffy
deli
nutshell
deli
potty
deli
nuts

The last person I told my idea to thought I was nuts. - Fikrimi söylediğim son kişi deli olduğumu düşündü.

I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them. - Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.

deli
maniacal
deli
maniac
deli
possessed
deli
dippy
deli
non composmentis
deli
batty
deli
crackers
deli
soft
deli
demented
deli
moony
deli
demoniac
deli
crackbrained
Deli
deranged
deli
ınsane
deli
fond

Ram and Sita were very fond of Hanuman. - Ram ve Sita Hanuman'a deli oluyorlardı.

deli
maddened
deli
of crazy
anı delilik
brainstorm
deli
demented; daemonic [Brit.]
deli
daemonical [Brit.]
deli
distracted

Tom seems slightly distracted. - Tom hafiften deli gibi görünüyordu.

Tom looked pretty distracted. - Tom oldukça deli görünüyordu.

deli
loony
deli
demoniacal
deli
not all there
deli
bedlamite
deli
bonkers
deli
cracky
deli
distraught
deli
nutcase
deli
lunatic, insane person
deli
demonic
deli
idiotic, foolish (person)
deli
daft
deli
mad, insane, crazy, lunatic, maniac, demented, cuckoo, daft, "batty, bats, crackers, nutty, nuts, mental; crazy about, mad about, potty about, fond of; madman, madwoman, lunatic, loony
deli
madwoman
deli
insane, crazy, mad
deli
dement
deli
mad about; devotee (of)
deli
manic
deli
{s} phrenetic
deli
moonstruck
deli
{s} nutty
deli
off one's onion
deli
distempered
deli
loony,luny
deli
meshuggah
deli
harumscarum
deli
crotchet
deli
rocker
deli
{s} gaga
deli
loopy
deli
daemonical
deli
{k} light in the head
deli
haywire
deli
{s} daemonic
deli
insane person
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف delilik في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

deli
Food sold at a delicatessen
deli
A deli is a shop or part of a shop that sells food such as cheese and cold meat. Deli is an abbreviation for `delicatessen'. a delicatessen (delicatessen)
deli
A shop that sells cooked or prepared food ready for serving
deli
a shop selling delicatessen (as salads or cooked meats)
deli
{i} store which sells cheeses and cooked meats as well as prepared salads; products sold in this store
التركية - التركية
Deli olma durumu veya delice davranış: "Bir delilik, bir çılgınlık, bir hoppalıktır gidiyor."- P. Safa
Deli olma durumu veya delice davranış
(Osmanlı Dönemi) CİNNET
(Osmanlı Dönemi) FİTNE
cünun
çatlaklık
cinnet
(Osmanlı Dönemi) cünûn
Deli
yelli
Deli
yeyni
Deli
ep
Deli
çatlak
deli
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
deli
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
deli
Coşkun, azgın: "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi, çevireceğini bilemiyordu."- T. Buğra
deli
Coşkun, azgın
deli
Aşırı derecede düşkün
deli
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın: "Ben delinin biriyim, ateşe girerim."- F. R. Atay
الإنجليزية - التركية

تعريف delilik في الإنجليزية التركية القاموس.

deli
{i} mezeci dükkânı
deli
{i} hazır yemek
deli
{i} mezeler
deli
{i} hazır yemek ve salata dükkânı
deli
{i} meze
deli
{i} soğuk meze
deli
{i} şarküteri

O şarküterideki yiyecekten hoşlanmıyorum. - I don't like the food at that deli.

Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır. - There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.

delilik
المفضلات