zi̇yaret

listen to the pronunciation of zi̇yaret
Türkisch - Englisch

Definition von zi̇yaret im Türkisch Englisch wörterbuch

ziyaret
visit

The President of France visited Okinawa. - Fransa Başkanı, Okinawa'yı ziyaret etti.

Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting. - İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.

ziyaret
visitation

Sami arrived for his visitation day. - Sami ziyaret günü için geldi.

ziyaret etmek
visit

I don't like visiting big cities. - Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.

I'd like to visit your country someday. - Ben, bir gün ülkenizi ziyaret etmek istiyorum.

ziyaret
visiting

I remember Fred visiting Kyoto with his mother. - Fred'in annesiyle birlikte Kyoto'u ziyaret edişini hatırlıyorum.

I don't like visiting big cities. - Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.

ziyaret
(Bilgisayar) visits

Susie sometimes visits her father's office. - Susie bazen babasının ofisini ziyaret eder.

He sometimes visits me. - Beni bazen ziyaret eder.

ziyaret
call

How come you call on us so late at night? - Nasıl olur da gece öyle geç saatte bizi ziyaret edersin?

I think you had better call on him. - Sanırım onu ziyaret etsen iyi olur.

ziyaret
pilgrimage
ziyaret
stay

Tom stayed at a cheap hotel when he visited Boston. - Tom Boston'u ziyaret ettiğinde ucuz bir otelde kaldı.

While she was staying in Japan, she often visited Kyoto. - O, Japonya'da kalıyorken sık sık Kyoto'yu ziyaret etti.

ziyaret
visit; call
ziyaret
visit, call
ziyaret etmek
call on

I would like to call on you one of these days. - Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.

First of all, I have to call on Jim. - Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.

ziyaret etme
call

I'll give you a call before I visit you. - Ziyaret etmeden önce sizi ararım.

I would like to call on you one of these days. - Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.

ziyaret etmek
stop by
ziyaret etmek
drop in
ziyaret etmek
come round
ziyaret etmek
1. to visit (someone); to call on (someone). 2. to visit (a place). 3. to make a pilgrimage to (a sacred place)
ziyaret etmek
call upon
ziyaret ederek
visiting
ziyaret edilen
(Bilgisayar) visited
ziyaret edilmiş
(Bilgisayar) visited
ziyaret etmek
pay a visit to
ziyaret etmek
drop in on
ziyaret etmek
pay a call
ziyaret gerçekleştirmek
visit
ziyaret raporu
visit report
ziyaret sayısı
(Bilgisayar) visits
ziyaret sayısı
(Bilgisayar) times visited
ziyaret sayısı
(Bilgisayar) of visits
ziyaret sayısı
number of visits
ziyaret etmek
call

First of all, I have to call on Jim. - Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.

I would like to call on you one of these days. - Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.

ziyaret etme
visit
ziyaret etmek
visit, call on, pay a visit to
ziyaret eden
visiting

A party was held in honor of the visiting writer. - Ziyaret eden yazarın onuruna bir parti düzenlendi.

ziyaret eden kullanıcı
(Bilgisayar) visiting user
ziyaret eden kullanıcılar
(Bilgisayar) visiting users
ziyaret edilen sayfalar
(Bilgisayar) visited pages
ziyaret edilir
visitable
ziyaret edilmeyenler
(Bilgisayar) unvisited
ziyaret etmek
call at
ziyaret etmek
come by
ziyaret etmek
pay a visit
ziyaret etmek
wait upon
ziyaret etmek
look up
ziyaret etmek
make a visit
ziyaret etmek
come over

Do you want to come over and watch a movie or something? - Ziyaret etmek ve bir film izlemek ya da başka bir şey ister misin?

Is that why you want to come over? - O yüzden mi ziyaret etmek istiyorsun?

ziyaret etmek
to visit, to pay a visit, to pop in, to stop by, to stop round
ziyaret etmek
haunt
ziyaret etmek
wait on
ziyaret günü
visiting day
ziyaret hakkı
(Hukuk) right of search
ziyaret saatleri
visiting hours
ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
I'd like to extend my stay for a few days
ziyaret yapmak
make a visit
ziyaret yapmak
(deyim) call round at
beklenmedik ziyaret
drop in
birisine uğramak, birisini ziyaret etmek
(Hukuk) call upon
beklenmedik ziyaret
visit someone unexpectedly
ziyaretler
visits

He enjoyed those visits. - O, o ziyaretlerden zevk aldı.

Layla arrived at Sami's house for one of her regular visits. - Leyla düzenli ziyaretlerinden biri için Sami'nin evine geldi.

araştırma ve ziyaret yerleri
(Hukuk) places - visit and search
hem ziyaret, hem ticaret
(Konuşma Dili) It's a combination of business and pleasure
iade i ziyaret
return visit
iadei ziyaret returning
a visit
ilginç yerleri ziyaret etmek
see the sights
ilginç yerleri ziyaret etmek
do the sights
kısa ziyaret
flying visit
rastgele ziyaret
(Ticaret) random calling
resmi ziyaret
courtesy call
resmi ziyaret
courtesy visit
sürpriz ziyaret
surprise visit
sıkça ziyaret etmek
habituate
tekrar ziyaret etmek
revisit
turistik ziyaret
touristic visit
uzun ziyaret
visitation
ziyaret
circuit
üst düzey ziyaret
(Hukuk) high-level visit
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Görüşmeğe gitmek. Bir kimseyi görmeye varmak
ziyaret
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme: "Haftada iki gece ziyaretine giderdik."- H. F. Ozansoy
ziyaret
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme
ziyaret etmek
Birini veya bir yeri görmeye gitmek
Ziyaret
görüş
zi̇yaret
Favoriten