Is eating a clove of garlic every day beneficial to your health?
 - Her gün bir diş sarımsak yemek sağlığınız için yararlı mıdır?
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
 - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
That's not a useful piece of information.
 - O, yararlı bir bilgi parçası değil.
A cow is a useful animal.
 - İnek yararlı bir hayvandır.
His advice was very helpful.
 - Onun tavsiyesi çok yararlı oldu.
I gave him some helpful advice.
 - Ona biraz yararlı tavsiye verdim.
I can think of some situations in which a knife would come in handy.
 - Bir bıçağın yararlı olabileceği bazı durumları düşünebiliyorum.
Having a small flashlight in your pocket may come in handy.
 - Cebinde küçük bir el fenerine sahip olman yararlı olabilir.
Tom taught me a lot of useful things.
 - Tom bana birçok yararlı şey öğretti.
He put this information to good use.
 - O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
He put her savings to good use.
 - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
I think it's a worthwhile thing to do.
 - Bence o yapılması yararlı bir şey.
Tom didn't say anything worthwhile.
 - Tom yararlı bir şey söylemedi.
We should not take advantage of the generosity of a friend.
 - Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
 - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
She profited from her stay in London and considerably improved her English.
 - O, Londra'da kalmaktan yararlandı ve İngilizcesini büyük ölçüde geliştirdi.
I profited from reading this book.
 - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.
You will benefit by a trip abroad.
 - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
 - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
 - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
 - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of this opportunity.
 - Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
 - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
She thinks her job is pointless.
 - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
I told you it wasn't pointless.
 - Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.
It's in your best interest to testify against Sami.
 - Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
It's in your best interest to testify against Tom.
 - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
 - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
He put her savings to good use.
 - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
All models are wrong, but some are useful.
 - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
Iron is a useful metal.
 - Demir yararlı bir metaldir.
Usefulness must be combined with pleasantness.
 - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
 - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
 - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
I availed myself of this favorable opportunity.
 - Bu olumlu fırsattan yararlandım.
Is there any help available?
 - İşe yarar bir yardım var mı?
Demir çok faydalı bir metaldir.
 - Demir çok yararlı bir metaldir.