yapılabilir

listen to the pronunciation of yapılabilir
Türkisch - Englisch
producible
practicable
doable

We'll have to see what's doable. - Neyin yapılabilir olduğunu görmemiz gerekecek.

It's doable, but not easy. - Bu yapılabilir ama kolay değil.

feasible
viable
achievable
yap
do
yap
did

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

yap
does

He doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

She doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

kopyası yapılabilir
reproducible
manevra yapılabilir
maneuverable
yap
{f} doing

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

yap
(Bilgisayar) do it

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

I want to do it myself. - Onu kendim yapmak istiyorum.

yap
made of

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} making

Don't be afraid of making mistakes. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

If it had not been for her help, you would never have done it. - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

Tom has made up his mind to go to Boston to study. - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

yap
{f} make of

Tom doesn't know what to make of this. - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

yap
held in

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

yap
commit

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

yap
{f} made

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
make&
yap
make

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

yap
committed

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

adli soruşturma yapılabilir
triable
alıntı yapılabilir
quotable
araları yapılabilir
reconcilable
indirim yapılabilir
allowable
konservesi yapılabilir
preservable
manevra yapılabilir
manoeuvrable [Brit.]
mikrodalgada yapılabilir
microwaveable
ne kadar çabuk yapılabilir
How quickly can this be done
tek başına yapılabilir
do it yourself
vade yapılabilir
deferrable
Englisch - Englisch

Definition von yapılabilir im Englisch Englisch wörterbuch

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Dänisch - Türkisch

Definition von yapılabilir im Dänisch Türkisch wörterbuch

Yap
saçmalama