Onlar uydurma yazılar.
- They are apocryphal writings.
Kutsal yazıların orijinal dilini bilmeden, nasıl onlar hakkındaki yorumlarına güvenebilirsin?
- Without knowing the original language of the holy writings, how can you rely on your interpretations about them?
Yavaş yavaş, kendi yazılarındaki iyileşmeyi fark edeceksin.
- Little by little, you will notice improvement in your writings.
Kutsal yazıların orijinal dilini hiç kimse bilmez.
- Nobody knows the original language of their holy writings.
Kutsal yazılar, çöl insanlarından geliyor.
- The holy writings come from desert people.
Kutsal yazıların orijinal dilini bilmeden, nasıl onlar hakkındaki yorumlarına güvenebilirsin?
- Without knowing the original language of the holy writings, how can you rely on your interpretations about them?
Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
- I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
- It took me several hours to write it.
Yazımı nasıl düzenlemem gerekir?
- How should organize my writing?
Konuşmam ve dinlemem, yazım kadar iyi değildir.
- My speaking and listening are not as good as my writing.
Bir mektup yazıyorum.
- I'm writing a letter.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
- Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
Yazı yazmak için bana biraz kağıt verin.
- Give me some paper to write on.
Kütüphane kitaplarına yazı yazmamalısın.
- You shouldn't write in library books.
Ona her hafta yazdığını hatırlıyor.
- He remembers writing to her every week.
İngilizce yazarken, nadiren hata yapar.
- When writing English, she rarely makes a mistake.
O bazı arkadaşlarına yazıyor.
- He is writing to some friends of his.
O, bu sabahtan beri şiirler yazıyor.
- He has been writing poems since this morning.
Elle mektuplar yazarak çok zaman harcıyoruz.
- We're eating up a lot of time writing letters by hand.
Tom günün çoğunu yerel bir dergi için bir makale yazarak geçirdi.
- Tom spent the better part of the day writing an article for a local magazine.
Eşcinsellikle ilgili birçok yazılı eser vardı.
- There were a lot of writings about homosexuality.
O, yazmaktan asla vazgeçmedi.
- He never stopped writing.
Benim hobim hikayeler yazmaktır.
- My hobby is writing stories.
O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
- He never fails to write to his mother every week.
Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.
- I can write programs in Visual Basic.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
- Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
Bir mektup yazmıyorum.
- I am not writing a letter.
Tom son üç yıldır yaratıcı yazarlık eğitimi veriyor.
- Tom has been teaching creative writing for the past three years.
Matsutake mantarlarını tanıma sanatı benim tutkum oldu, bu tutku ona dair bir kitap yazmamla sonuçlandı. .
- The art of recognizing matsutake mushrooms became my passion, culminating in my writing a book on it.
O da bir kitap yazıyor.
- She's also writing a book.
O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
- He never fails to write to his mother every week.
Ann, şiir yazmayı sever.
- Ann likes to write poems.
Ben bir mektup yazmak zorundayım.
- I have to write a letter.
Mektup yazmak zorunda mıyım?
- Do I have to write a letter?
Eşcinsellikle ilgili birçok yazılı eser vardı.
- There were a lot of writings about homosexuality.
Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
- Photography is writing with light.
Yazı yazmanın amacı, başkalarını görmesini sağlamaktır.
- The goal of writing is to make others see.
Biraz yazı kağıdına ihtiyacım var.
- I need some writing paper.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
- Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
Yazı şekli bu makalede çok daha az karışık.
- The writing style is much less complicated in this article.
Okul gazetesi için bir makale yazıyorum.
- I'm writing an article for the school newspaper.
Tom günün çoğunu yerel bir dergi için bir makale yazarak geçirdi.
- Tom spent the better part of the day writing an article for a local magazine.
My uncle writes newspaper articles for The Herald.
The due day of the homework is written in the syllabus.
The computer writes to the disk faster than it reads from it.
I write for a living.
US) Please write me when you get there.
a writing table.
Please write your name with a pencil.
- Write down your name with a pencil, please.
Write down your name with a pencil, please.
- Please write your name with a pencil.
... His writings will spread this knowledge to Europe ...