Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Ben çeşitli zorluklar gördüm.
- I have seen various difficulties.
Tüplü dalgıçlar suyun altında altın paralar, antik kalıntılar, soyu tükenmiş hayvanların kalıntıları dahil birçok ilginç şeyler buldu.
- Scuba divers have found many interesting things under water including gold coins, ancient ruins, and fossils of extinct animals.
Dalgıçlar Florida sahili açıklarında binlerce İspanyol altın sikkesi buldu.
- Divers have found hundreds of Spanish gold coins off the coast of Florida.
Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
- The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
Dalgıçların havası tükeniyor.
- The divers are running out of air.
Bu orman çeşitlilik açısından zengindir.
- This forest is full of diversity.
Küreselleşme dil çeşitliliğini yok ediyor.
- Globalization destroys the diversity of languages.
Bu oda birçok amaçla kullanılır.
- This room is used for various purposes.
Acıya katlanmanın birçok yolu var.
- There are various ways of enduring the pain.
Biz değişik başlıklarda konuştuk.
- We talked about various topics.
Ken'ichi tarafından yapılan düzenlemeler sayesinde, kadınlar kasaba civarında çalışmak için değişik yerler buldu.
- Thanks to the arrangements made by Ken'ichi, the women found various places to work around town.
Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
- Diplomats are allowed various privileges.
Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
- Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
Shortly after this I had to go out of town. Divers sound sportsmen had invited me to pay visits to their country places, and it wasn't for several months that I settled down in the city again.
The reasons are various.
You have broken various of the rules.
... Congress to say, OK, what are the various ways we could bring down deductions, for instance? ...
... expand on various points. ...