uzaktan

listen to the pronunciation of uzaktan
Türkisch - Englisch
a) from afar b) distant
afar

To love humanity, it must be viewed from afar. - İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.

If you look from afar, most things will look nice. - Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

from a distance

Seen from a distance, that rock looks like a human face. - Uzaktan görüldüğünde, o kaya bir insan yüzü gibi görünüyor.

A pet theory of mine is that things should be seen from a distance. - Benim bir evcil hayvan teorim şeylerin uzaktan görülmesidir.

distant

He is distantly related to her. - O, ona uzaktan akrabadır.

A friend of mine is distantly related to Emily Dickinson. - Bir arkadaşım Emily Dickinson ile uzaktan akraba.

remotely
distantly

Tom is distantly related to Mary. - Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.

She is distantly related to him. - O, ona uzaktan akrabadır.

from afar
remote

Where's the remote control for the TV? - TV için uzaktan kumanda nerede?

Tom clicked a button on his remote, but nothing happened. - Tom uzaktan kumandasının üstünde bir düğmeye bastı ama hiçbir şey olmadı.

uzak
distant

She is distantly related to him. - O, ona uzaktan akrabadır.

We live many miles distant from each other. - Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.

uzak
remote

She was born in a remote village in Nepal. - O, Nepal'de uzak bir köyde doğdu.

The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil. - Aktivistler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.

uzak
(İnşaat) away

An apple a day keeps the doctor away. - Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.

How far away is the airport? - Havaalanı ne kadar uzak?

uzak
far

The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris. - Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.

To take something too far. - Bir şey alamayacak kadar çok uzak.

uzaktan akraba
distant relative
uzaktan kontrol
remote control
uzaktan gelmek
come over
uzaktan yüklemek
(Bilgisayar) download
uzaktan akraba
shirttail relative
uzaktan erişim
(Bilgisayar) Remote access
uzaktan kumanda
Remote control
uzaktan yakından
not even remotely close; not even close - "uzaktan yakından alakası/ilgisi yok"
uzaktan akraba
distant relation
uzaktan akrabalık
remote relation
uzaktan aktarma şalteri
(Askeri) remote transfer switch
uzaktan bakmak
to remain an observer of, survey (something) from the sidelines
uzaktan bilişim
teleinformatics
uzaktan denetim
remote control
uzaktan emir ve komuta devresi kontrol birimi
(Askeri) remote orderwire control unit
uzaktan görüntü alıcı-gönderici
(Askeri) remote imagery transceiver
uzaktan güdüm/kumanda
remote control
uzaktan hesaplayıcı
remote calculator
uzaktan işlem
remote processing
uzaktan kontrol
distant control
uzaktan kumanda
radio control
uzaktan kumanda aleti
remote control
uzaktan kumanda etmek
radio control
uzaktan kumandalı
pilotless
uzaktan kumandalı
remote controled
uzaktan kumandalı
remote controlled
uzaktan kumandalı
radio controlled
uzaktan kumandalı araç
(Askeri) remotely piloted vehicle
uzaktan kumandalı fotoğraf makinesi
telecamera
uzaktan kumandalı savaş
push button warfare
uzaktan kumandalı savaş
push button war
uzaktan kumandalı uçak
drone
uzaktan kumandasız
unguided
uzaktan merhaba
nodding acquaintanceship: Bizim uzaktan merhabamız var We're on speaking terms with each other, but no more than that
uzaktan sezebilme yeteneği
telesthesia
uzaktan sezebilme yeteneği
telaesthesia [Brit.]
uzaktan sorgulama
remote inquiry
uzaktan uzağa
1. very distant. 2. from a great distance, from faraway
uzaktan yakından benzerliği olmama
distant resemblance
uzaktan çağrı hizmeti konumu
(Askeri) remote call service position
uzaktan çevrim grubu çoklayıcısı
(Askeri) remote loop group multiplexer
uzaktan çevrim grubu çoklayıcısı/kablo sürücüsü
(Askeri) remote loop group multiplexer/cable driver
uzaktan ölçüm cihazı
telemeter
uzak
{s} off

Keep your hands off my bicycle. - Ellerini bisikletimden uzak tut.

He always stands off when people are enthusiastic. - İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.

uzak
far away

How far away is the airport? - Havaalanı ne kadar uzak?

He came from far away. - O, çok uzaklardan geldi.

uzak
outlying
uzak
far off

He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off. - Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.

Christmas isn't far off now. - Noel artık uzak değil.

uzak
far-off
uzak
apart

Your parents can't keep us apart forever. - Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.

Tom found Mary an apartment not too far from where she works. - Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.

uzak
faraway

Books can transport you to faraway lands, both real and imagined. - Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.

uzak
farther

They moved farther away from the fire. - Onlar yangından uzaklaştılar.

As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road. - Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.

uzak
improbable
uzak
out

Keep out of the way, please. - Yoldan uzak durun, lütfen.

Try to stay out of trouble. - Beladan uzak kalmaya çalışın.

uzak
beyond the reach of
uzak
afar

The islet resembled a tortoise from afar. - Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.

If you look from afar, most things will look nice. - Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

uzak
unlikely

It's highly unlikely that our taxes will be lowered. - Vergilerimizin düşürülmesi uzak ihtimal.

It's very unlikely Tom knows how to play mahjong. - Tom'un Çin dominosu oynamayı bildiği çok uzak ihtimal.

uzak
free

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

Your composition is free from all grammatical mistakes. - Kompozisyonun tüm dil bilgisi hatalarından uzak.

uzak
(Askeri) deep
uzak
(Pisikoloji, Ruhbilim) distal
uzak
out-of-the-way

Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village. - Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.

uzak
a long way off
uzak
outside

Fadil's job kept him removed from the outside world. - Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.

uzak
distance place
uzak
distent
uzak
off the beaten track
uzak
at a distance, faraway
uzak
tele

We can see distant objects with a telescope. - Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.

The invention of the telephone made it possible to communicate with people far away. - Telefonun icadı, uzak mesafelerdeki insanlarla haberleşmeyi mümkün hale getirdi.

uzak
out of reach
Uzak
remoteness
uzak
trap
uzak
from far
Müşterek Havadan Karaya Uzaktan Atılan Füze
(Askeri) Joint Air-to-Surface Standoff Missile
ani destek birliği; geri destek birliği; uzaktan anahtarlama birimi
(Askeri) rapid support unit; rear support unit; remote switching unit
davulun sesi uzaktan hoş gelir
(Atasözü) Distance lends enchantment to things
karışmadan uzaktan seyretmek
be a fly on the wall
microsoft uzaktan kayıt
(Bilgisayar) microsoft remote registry
müşterek uzaktan kullanılan silah
(Askeri) joint stand-off weapon
olayları uzaktan sezebilme
telesthesia
olayları uzaktan sezebilme
telaesthesia [Brit.]
oran değişim birimi; uzaktan kumanda cihazı
(Askeri) rate changes unit; remote control unit
radyo ve uzaktan kumandalı araçlar
radio and remote control vehicle
seyyar Otomatik Diğital Şebeke (AUTODIN) uzaktan komuta terminali
(Askeri) mobile Automatic Digital Network (AUTODIN) remote terminal
sorunlara uzaktan bakan
armchair
taşınabilir uzaktan kumandalı muhabere sistemi
(Askeri) portable remote telecommunications system
uzak
(someone) who has no talent at all for; (someone) who is unable to (do something)
uzak
standoffish
uzak
distant; far, far-off, faraway, remote, off the beaten track, out-of-the-way; improbable, unlikely, outside; distance place
uzak
aloof

He always stands aloof from the masses. - O her zaman kitlelerden uzak duruyor.

uzak
distant, remote, far, faraway, far-off
uzak
recluse
uzak
distance

Seen at a distance, the rock looked like a human face. - Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

She caught sight of a rowing boat in the distance. - O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.

uzak
out of the way

Keep out of the way, please. - Yoldan uzak durun, lütfen.

With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company. - Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.

uzak
insofar
uzak
unlikely, improbable
uzak
outlandish
uzak
back

Give me back the TV remote. - TV uzaktan kumandasını bana geri ver.

I'd stand back if I were you. - Terinde olsam uzak dururum.

uzak
(someone, something) who or which has nothing to do with, who or which has no connection with
uzak
outoftheway
uzak
cool

Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight. - Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.

uzak
wide

You're wide of the mark. - Sizin tahmin hedeften uzak.

uzak
removed

The injured were removed from the scene. - Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.

They must be removed. - Onlar uzaklaştırılmalı.

uçak uzaktan kumanda sinyali
guide beam
video ile uzaktan eğitim
(Askeri) video teletraining
video ile uzaktan konferans
(Askeri) video teleconference
şehrin uzaktan genel görünümü
panorama
Türkisch - Türkisch
Uzak yerden: "Merak bu ya, bir gün uzaktan seyredeceğim bizim takımı."- Y. Z. Ortaç
Uzak olarak
uzaktan kumanda
Televizyon, müzik seti vb. aletleri, otomobil, oyuncak otmobil vb. araçları belli bir uzaklıktan çalıştırmaya yarayan kablosuz alet
uzaktan kumanda
Kişiyi veya grubu dışarıdan yönlendirme
uzaktan kumandalı
Uzaktan kumandası olan
uzaktan uzağa
Çok uzaktan (duyulan)
uzaktan uzağa
Biraz, az buçuk, tam değil
uzaktan uzağa
İlgisi az olan
uzaktan yakından
Herhangi bir bakımdan ilgili
Uzak
(Osmanlı Dönemi) TAMİS
Uzak
ırak
Uzak
dür
Uzak
münezzeh
Uzak
(Osmanlı Dönemi) ŞESU'
Uzak
(Osmanlı Dönemi) SAHİK
Uzak
finnari
Uzak
baide
Uzak
(Osmanlı Dönemi) HACUN
Uzak
(Osmanlı Dönemi) IRÂK
uzak
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı: "Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu."- P. Safa
uzak
İhtimali az olan
uzak
Arada çok zaman bulunan
uzak
Eli, gücü veya hükmü yetişmez. İhtimali az olan
uzak
Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan
uzak
Nuri Bilge Ceylan'ın, 2002 Antalya Film Festivali'nde en iyi film ödülünü kazanan filmi
uzak
Nuri Bilge Ceylan'ın bir filmi
uzak
Uzak yer
uzak
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
uzak
Eli, gücü veya hükmü yetişmez
uzak
Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan: "Ne iyi!Sizinle birlikte uzak şeylerden bahsedebileceğiz."- P. Safa
uzak
(Osmanlı Dönemi) baîd
Englisch - Türkisch

Definition von uzaktan im Englisch Türkisch wörterbuch

uzaktan kumandalı araba
Remote-controlled car
uzaktan
Favoriten