Tom is extremely fussy.
- Tom son derece telaşlıdır.
Tom's fussy, isn't he?
- Tom telaşlı, değil mi?
John was in such a hurry that he had no time for talking.
- John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
Tom and Mary were in a hurry to get to school.
- Tom ve Mary okula gitmek için telaş içindeydiler.
Tom usually eats in a rush.
- Tom genellikle telaş içerisinde yemek yer.
Panicking won't help.
- Telaş etmenin bir faydası olmayacak.
I didn't want to alarm the students.
- Öğrencileri telaşlandırmak istemedim.
I didn't want to alarm you.
- Sizi telaşlandırmak istemedim.
Tom seemed flustered.
- Tom telaşlı görünüyordu.
Tom became a little flustered.
- Tom biraz telaşlandı.