Tom is more than just an acquaintance.
- Tom sadece bir tanıdıktan daha fazlasıdır.
He has a lot of acquaintances.
- Onun bir sürü tanıdıkları var.
Sounds vaguely familiar.
- Belli belirsiz tanıdık geliyor.
We are familiar with the legend of Robin Hood.
- Robin Hood efsanesi bize tanıdık.
He is not really a friend, just an acquaintance.
- O gerçekten bir arkadaş değil, sadece bir tanıdık.
She is more an acquaintance than a friend.
- O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.
Some people identify success with having much money.
- Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.
The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body.
- Polisler kurbanın Tom olduğunu düşündü fakat cesedi tanıyamadılar.
Remember me? No. Well, well. I'm surprised you don't recognise me! Are we supposed to?
- Beni hatırlıyor musun? Hayır. Hayret. Beni tanımamana şaşırdım! Tanımamız gerekiyor mu?
Do you recognise the person in this picture?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such.
- O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.
I recognized her by the hat she was wearing.
- Onu giydiği şapkadan tanıdım.
The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument.
- Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.