Now they will say that they've found the culprits.
- Şimdi suçluları bulduklarını söyleyecekler.
They arrested the culprit around six months later.
- Suçlu yaklaşık altı ay sonra tutuklandı.
He is guilty of stealing.
- O çalmaktan suçludur.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
The police were able to find the criminal.
- Polis suçluyu bulabildi.
For all I know, he's a criminal.
- Bildiğim kadarıyla o bir suçludur.
According to what she said, he's culpable.
- Onun söylediğine göre o suçlu.
He was guilty of murder.
- O cinayetten suçluydu.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
Do you think the accused is really guilty of the crime?
- Sanığın gerçekten suçtan suçlu olduğunu düşünüyor musunuz?
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
Tom was convicted in 2013 for his wife's murder.
- Tom karısını öldürdüğü için 2013 yılında suçlu bulunmuştu.
I was convinced that he was guilty.
- Onun suçlu olduğuna ikna edildim.
He confessed that he was guilty.
- O, suçlu olduğunu itiraf etti.
The police spotted him at once as the offender.
- Polis hemen onu suçlu olarak belirledi.
An offender escaped from a prison.
- Bir suçlu hapisten kaçtı.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
The crime rate is decreasing in Canada.
- Kanada'da suç oranı düşüyor.
Slavery is a crime against humanity.
- Angarya, insanlık dışı bir suçtur.
All human offenses are the result of a lack of love.
- Tüm insanlık suçları sevgiden yoksunluğun bir sonucudur.
This was Tom's third offense, so he was put in jail.
- Bu Tom'un üçüncü suçuydu, bu yüzden hapse kondu.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human.
- Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.
Don't blame him for the error.
- Hata için onu suçlamayın.
You are both in the wrong.
- Her ikiniz de suçlusunuz.
Tom and Mary blamed themselves for everything that went wrong.
- Tom ve Mary yanlış giden her şey için kendilerini suçladılar.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
Sami committed an offence.
- Sami bir suç işlemişti.
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
You always excuse your faults by blaming others.
- Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.
He will never admit his fault.
- O, suçunu asla itiraf etmeyecektir.
Do not mistake sin with crime.
- Günahı suçla karıştırmayın.
In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
- Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
The police's job is to prevent and investigate crime.
- Polisin işi suçu önlemek ve araştırmaktır.
It was an inside job.
- İçeriden birinin yardımıyla işlenmiş bir suçtu.
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
He is guilty of murder.
- O cinayetten suçludur.
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
- Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
Have you ever been convicted of a felony?
- Sen hiç bir suçtan mahkum edildin mi?
Rape and sexual assault are crimes of violence.
- Tecavüz ve cinsel taciz şiddet suçlarıdır.
Rape is a horrible crime.
- Tecavüz korkunç bir suçtur.
Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor.
- Suç oranı sürekli olarak artıyor.