I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Birçok hatalarına rağmen onu sevmekten kendimi alamıyorum.
I'm used to no-one liking me.
- Hiç kimsenin beni sevmemesine alışkınım.
This is why I dislike cats.
- Kedileri sevmememin nedeni budur.
I dislike big cities.
- Ben büyük şehirleri sevmem.
We should love our neighbors.
- Biz komşularımızı sevmeliyiz.
I can wait to love in heaven.
- Cennette sevmek için bekleyebilirim.
To love and to be loved is the greatest happiness.
- Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.
I can wait to love in heaven.
- Cennette sevmek için bekleyebilirim.
You have to like teaching in order to do it.
- Onu yapmak için öğretmenliği sevmek zorundasın.
You can't help but like Tom.
- Tom'u sevmekten başka çaren yok.
I don't love you anymore.
- Artık seni sevmiyorum.
I have a friend who loves me.
- Beni seven bir arkadaşım var.
If you want to be loved, love!
- Eğer sevilmek istiyorsan, sev!
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
- Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
Tom has loved Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
There is more pleasure in loving than in being loved.
- Sevmekte sevilmekten daha fazla zevk vardır.
It is pleasant to watch a loving old couple.
- Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.