You don't have to be very old to remember that event.
- O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
The 1990's saw various incidents.
- 1990'lar çeşitli olayları gördü.
He had nothing to do with the case.
- Onun olayla bir ilgisi yoktu.
We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
- Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
- Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
Would you like to know the truth about this fact?
- Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
The story was full of marvelous happenings.
- Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
The police took some pictures of the scene of the accident.
- Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
This phenomenon is being understood slowly.
- Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.
Acid rain is not a natural phenomenon.
- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
There was no evidence against him found at the scene.
- Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
It was a terrible affair.
- O, korkunç bir olaydı.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.