Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.
- I was given a minor share of my father's wealth.
Azınlık haklarını korumalıyız.
- We have to stand up for minority rights.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Ufak detaylar hakkında endişelenme.
- Don't worry about the minor details.
Tom ufak bir kazaya karıştı.
- Tom was involved in a minor accident.
Tom'un yaralaları önemsiz sayılır.
- Tom's injuries are considered minor.
Bu önemsiz bir detay.
- That's a minor detail.
Almanya'da 18 yaşından küçükseniz reşit olmayan bir kimsesinizdir.
- In Germany you're a minor if you're younger than 18 years old.
Reşit olmayanlar buraya giremez.
- Minors can't come in here.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
- The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.
Kadınlar bir azınlık değildir.
- Women are not a minority.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Etnik azınlıklara karşı hoşgörülü müsünüz?
- Are you tolerant towards ethnic minorities?
Yan dal eğitimimi eczacılık fakültesinde tamamladım.
There is now such an immense microliterature on hepatics that, beyond a certain point I have given up trying to integrate (and evaluate) every minor paper published—especially narrowly floristic papers.
... But those are minor problems. ...
... AUDIENCE: How do we know it's the same, whether it's minor ...