Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
- Her manner of speaking gets on my nerves.
Tom'un hiç tutumu yok.
- Tom has no manners at all.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.
- Dr. Jackson has a good bedside manner.
Senin tavırların çok iyi değil.
- Your manners aren't very good.
Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
- His aristocratic manners amaze me.
Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
- The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?
Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!
- I'm going to have to teach you all some manners!
but Genevieve's laugh roused her again, partly because she thought it less mannerly than accorded with the girl's usual politeness.
These people have strange manners.