keyifli

listen to the pronunciation of keyifli
Türkisch - Englisch
cheerful

It's a very cheerful celebration. - Bu çok keyifli bir kutlama.

pleasant

It was pleasant for Mike to talk to Yumi. - Mike'ın Yumi ile konuşması keyifliydi.

It is pleasant to watch a loving old couple. - Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

cosy
pleased

Tom will be so pleased. - Tom çok keyifli olacak.

Tom didn't look pleased. - Tom keyifli görünmüyordu.

heightened
in high spirits
(deyim) in fine fettle
delighted at
zestful
convivial
cheerfully
up
tipsy
merry
cheery
elevated
blissful

You don't need much to be blissfully happy. - Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.

Tom is blissfully happy. - Tom keyifli şekilde mutlu.

rejoicing
gay
merry, in good spirits, up
in a good mood

Tom seemed to be in a good mood. - Tom keyifli görünüyordu.

jovial
delighted

I think people are delighted. - İnsanların keyifli olduklarını düşünüyorum.

cheerful, in high spirits
jolly
bucked
full of beans
in good spirits
chirpy
{s} mellow
fit as a fiddle
keyif
joy

Tom was caught joyriding in a stolen vehicle. - Tom bir çalınan aracın içinde keyif binişinde yakalandı.

keyif
pleasure

This book will give you great pleasure. - Bu kitap sana büyük keyif verecek.

Frank was waiting with pleasure for the date in the evening. - Frank keyifle akşamki randevuyu bekliyordu.

keyifli olmak
be in high spirits
keyifli bir biçimde
beatifically
keyifli bir şekilde
blissfully
keyifli bir şekilde
gayly
keyifli bir şekilde
convivially
keyifli bir şekilde
cosily
keyifli durum
featherbed
keyifli olmak
be of good cheer
keyifli olmak
to be in high spirits
keyif
bliss

You don't need much to be blissfully happy. - Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.

Tom is blissfully happy. - Tom keyifli şekilde mutlu.

keyif
{i} delight

We've had a most delightful day. - Çok keyifli bir gün geçirdik.

I think people are delighted. - İnsanların keyifli olduklarını düşünüyorum.

keyif
spirits

She came home in low spirits. - O, eve keyifsiz geldi.

keyif
kief
keyif
fun
keyif
high spirits
keyif
health
keyif
relish
keyif
merry
keyif
rollick
keyif
kick

Tom decided to just kick back and relax. - Tom sadece keyif çatmaya ve dinlenmeye karar verdi.

keyif
zest
keyif
cheer

They'll cheer you up. - Seni keyiflendirecekler.

This will cheer you up. - Bu seni keyiflendirecek.

keyif
slight intoxication
keyif
merriment
keyif
pleaure
keyif
health; temper, mood, spirits; pleasure; merriment, fun; slight intoxication
keyif
conviviality
keyif
kef
keyif
exhilaration
keyif
enchantment
keyif
psych. euphoria
keyif
rejoicing
keyif
slang hashish
keyif
pleasure, merriment, amusement
keyif
temper
keyif
pleasure in life, feeling of well-being; delight, joy
keyif
humour [Brit.]
keyif
humor

For the past few days Jane has been quiet and out of humor. - Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.

keyif
glee
keyif
joviality
keyif
mood, humor, state of mind
keyif
high, kef, dreamy and languorous state
keyif
{i} humour
çok keyifli bir gün geçirdim teşekkür ederim
I enjoyed myself today thank you
Türkisch - Türkisch
Keyfi yerinde, neşeli: "Sabahleyin güneşe bırakılmış kalaylı bir tas su gibi şıkır şıkır, ışık içinde keyifliyim."- R. H. Karay
Keyfi yerinde, neşeli
keyifli keyifli
Keyifli bir biçimde, keyifli olarak
keyif
Yolsuz ve kural dışı istek: "Niye bir memurun keyfine boyun eğiyorsunuz?"- N. Cumalı
keyif
Alkollü içki ve başka uyuşturucu maddeler kullanıldığında insanda görülen durum
keyif
Esrar
keyif
Rahat, huzur, afiyet
keyif
Yolsuz ve kural dışı istek
keyif
İstek, heves, zevk
keyif
Vücut esenliği, sağlık
keyif
Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı: "Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
keyif
Rahat, huzur, afiyet. İstek, heves, zevk: "Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeğe."- S. F. Abasıyanık
keyif
Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı
keyifli
Favoriten