First impressions are the most lasting.
- İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
This new plan may bring a lasting peace.
- Bu yeni plan kalıcı bir barış getirebilir.
Everybody wants permanent peace.
- Herkes kalıcı barış istiyor.
A permanent costs extra.
- Kalıcılık ekstra bir maliyettir.
Tom is very persistent, isn't he?
- Tom çok kalıcı, değil mi?
You're still young, but not permanently.
- Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.
Hostilities permanently ceased.
- Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.
The company has a catchy slogan.
- Şirketin akılda kalıcı bir sloganı var.
This is a really catchy song.
- Bu gerçekten çok akılda kalıcı bir şarkı.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
Kentaro is staying with his friend in Kyoto.
- Kentaro, arkadaşıyla Kyoto'da kalıyor.
He stayed in New York for three weeks.
- O, üç hafta New York'ta kaldı.
We stayed overnight in Hakone.
- Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
He remains loyal to his principles.
- O, prensiplerine sadık kalıyor.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.