First impressions are lasting.
- İlk izlenimler kalıcıdır.
This new plan may bring a lasting peace.
- Bu yeni plan kalıcı bir barış getirebilir.
Everybody wants permanent peace.
- Herkes kalıcı barış istiyor.
A permanent costs extra.
- Kalıcılık ekstra bir maliyettir.
Tom is very persistent, isn't he?
- Tom çok kalıcı, değil mi?
Hostilities permanently ceased.
- Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.
You're still young, but not permanently.
- Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.
This is a really catchy song.
- Bu gerçekten çok akılda kalıcı bir şarkı.
The company has a catchy slogan.
- Şirketin akılda kalıcı bir sloganı var.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
How many days will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
We stayed overnight in Hakone.
- Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
I'm now staying at my uncle's.
- Şu an amcamın evinde kalıyorum.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
The hotel remains closed during the winter.
- Otel kış boyunca kapalı kalır.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.