kafadan

listen to the pronunciation of kafadan
Türkisch - Englisch
upstairs
head-on
ad lib, off the cuff
cephalic
off the cuff
by rote
head on
hazard
kafa
head

The mistake cost him his head. - Hata onun kafasına mal oldu.

The musician shook his head and pushed his little piano away. - Müzisyen kafasını salladı ve küçük piyanosunu itti.

kafa
mind

You can do it if you put your mind to it. - Eğer kafanıza koyarsanız onu yapabilirsiniz.

It took a load off my mind when our team won the championship. - Takımımız şampiyonluğu kazandığında kafam rahatladı.

kafadan atma
kick upstairs
kafadan atmak
(deyim) make up

e.g.: I just made it up!.

kafadan atmak
talk through one's hat
kafadan atmak
to make up, to cook sth up, to concoct
kafadan atmak
to make up something and try to pass it off as the truth
kafadan gayri müsellah
(Konuşma Dili) nutty, not quite right in the head
kafadan kontak
crack-brained, cracked, nuts, bonkers
kafadan kontak
(Konuşma Dili) cracked, nutty, touched in the head
kafadan kontak olmak
to be out of one's mind
kafadan kızdırmalı motor
hot bulb engine
kafadan sakat
(Konuşma Dili) cracked, nutty, touched in the head
kafadan sakat
crack-brained, bonkers
kafadan çatlak
crack-brained
kafadan çatlak
have a screw loose
kafa
conk
kafa
onion
kafa
potato
kafa
brains

Tom has been racking his brains for a solution to the problem. - Tom soruna bir çözüm için kafa patlatıyor.

Why did Tom blow his brains out? - Neden Tom kafasına ateş ederek intihar etti?

kafa
bean
kafa
chump
kafa
intelligence
kafa
cast of mind
kafa
tete
kafa
crumpet
kafa
butt
kafadan atmak
spin
kafadan atmak
hazard a guess
kafadan atmak
cook something up
kafa
noddle
kafa
headpiece
kafadan atmak
concoct
kafadan atmak
cook up
kafadan atmak
take a shot in the dark
kafa
(Argo) lemon
kafa
to head
kafa
{i} end

We're at our wits' end. - Kafamız allak bullak olmuş durumda.

kafa
head in
her kafadan bir ses çıkmak
for everyone to be talking all at once
kafa
a large marble, shoooter
kafa
noggin
kafa
coconut
kafa
pate
kafa
sconce
kafa
costard
kafa
noodle
kafa
poll
kafa
head, nut; mind, brain, brains, intelligence, head
kafa
mind, mental attitude
kafa
savvy
kafa
knob
kafa
nob
kafa
nut

Tom is a conspiracy nut. - Tom kafayı komplo teorileriyle bozmuş biri.

kafa
loaf
kafa
sconee
kafa
skull

She keeps a human skull on her desk. - O, masasında bir insan kafatası tutuyor.

A skull shaped asteroid flew by the Earth on Halloween. - Bir kafatası şeklinde bir asteroid, Cadılar Bayramı'nda Dünya'nın yanından geçip gitti.

soyu tükenmiş kafadan ayaklı fosili
Hamite
Türkisch - Türkisch
Zihinden, belleğini kullanarak
kafadan bacaklılar
Yumuşakçaların, baş bölgelerinde sert bir gagası ve çekmenli sekiz kolu bulunan önemli bir sınıfı
kafadan kontak
Düşüncesiz, mantıksız iş gören
KAFA
(Osmanlı Dönemi) Akıl, zekâ, anlayı
KAFA
(Osmanlı Dönemi) Ense, arka
KAFA
(Osmanlı Dönemi) (C.: Akfâ) Baş. Kafa
Kafa
(Osmanlı Dönemi) ZİHNİYYET
kafa
Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak gibi organların bulunduğu vücudun en ön bölümü
kafa
İnsan başı, ser
kafa
Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin: "Kafasının faaliyetini fikirden ziyade işe vermiş."- Y. K. Beyatlı
kafa
Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet: "Kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima genç kaldı."- Y. Z. Ortaç
Kafa
(Osmanlı Dönemi) KAFN
kafa
Mekanik bir bütünün parçası
kafa
Cevizin büyük boyu
kafa
Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu
kafa
Bellek
kafa
Baş (özellikle insan başı), ser
kafa
Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet
kafa
Demet haline getirilmiş tütün yapraklarının baş kısmı
kafa
Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin
kafa
Fıçı ve bidonların boşaltılmasında kullanılan bir çeşit sapan
kafadan
Favoriten