As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
As far as I know, he won't come.
- Bildiğim kadarıyla, o gelmeyecek.
So far as he was concerned, things were going well.
- Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
He is, so far as I know, a good guy.
- Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
She had lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına gelene kadar Hiroshima'da yaşadı.
I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
He worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
She didn't know the information till she met him.
- Onunla tanışıncaya kadar, o, bilgiyi bilmiyordu.
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
He speaks Spanish as well as French.
- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration.
- Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
Nobody will pay that much for something like that.
- Hiç kimse öyle bir şey için o kadar çok ödemeyecek.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
What is the total amount of money you spent?
- Harcadığın para toplam ne kadar?
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
He earns three times as much as I do.
- O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
Lucy has as many friends as I do.
- Lucy benim sahip olduğum kadar çok sayıda arkadaşa sahip.
You should read as many books as you can.
- Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.
- İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.
My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
- Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
Why don't you wait here while I finish what I'm doing?
- Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?
We had no choice but to wait for a while until the store opened.
- Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
- Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.