The rumor is not true as far as I know.
- Bildiğim kadarıyla, söylenti doğru değildir.
As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
He is, so far as I know, a good guy.
- Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
So far as I know, she is still unmarried.
- Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
You can wait until the cows come home!
- İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!
She had lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına gelene kadar Hiroshima'da yaşadı.
She didn't know the information till she met him.
- Onunla tanışıncaya kadar, o, bilgiyi bilmiyordu.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
He teaches mathematics as well as English.
- O, İngilizce öğrettiği kadar matematik de öğretiyor.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration.
- Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
I must have it done somehow by six.
- Saat altıya kadar bir şekilde onu yaptırmalıyım.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
When I was young, I tried to read as many books as I could.
- Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.
You should read as many books as you can.
- Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
It's the best score up to now.
- O,şu ana kadar en iyi skordur.
My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
- Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
Read as many books as you can while you are a student.
- Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku.
We had no choice but to wait for a while until the store opened.
- Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu.
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Jim burned the midnight oil when he was preparing for the examination.
- Jim sınava hazırlanırken gece yarılarına kadar çalıştı.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.